Aranan İnsana Ulaşılamıyor!

 Daha çok "zararsız insan" kalınabiliyor.
Çünkü iyi olmak epeyce fedakârlık ve cesaret gerektiriyor.
Ama iyiymiş gibi yapılabiliyor.
Başka özellikler için de bu durum geçerli. Aslı yerine taklidi yetiyor. Nasıl olsa, kişiler arasındaki mesafenin büyümesi hakikati tartmaya izin vermiyor.
Eğer görüntün kurtarıyor, davranışların andırıyorsa sorun yok.
Zenginmiş gibi...
Mutluymuş gibi...
Âşıkmış 
(pek seviyormuş) gibi...
Entelektüelmiş 
gibi...

Hatta mesela son zamanlarda pek gözde olduğundan belki; azıcık dervişmişgibi...
Uzmanmış gibi...
Serüvenciymiş gibi...
En beteri de dürüstmüş, sözünün eriymiş, çok güvenilirmiş gibi yapanlarla kaynıyor ortalık!
Sonuçta "yaşamak" dediğimiz şey yerini bir tür performans sanatınabırakmak üzere... 
***

Sıkıntıdan sıkılan, acı çekmekten kaçan, başarısızlık ihtimalinden ölesiye korkan ve mutsuzluğunu kedinin pisliğini örtmesi gibi örtmeye çalışan modern ve tuzu kuru insan tipi için hayat, oradan oraya taşıdığı çakma bir çantayı andırıyor.
Çoğu zaman facebook'ta, twitter'da veya instagram'da görücüye çıkardığımız şey taklidin ustalığı ya da antrenmanı yapılmış bir performansın başarısı! Mesela konumuz mutluluksa...
Kabaca iki tip var. 
Mutluluğu satın almaya çalışanlar ve mutlu görünmeye çalışanlar.
E, iyi de, mutlu olanlar nerede? Yoklar mı? 
***

Tabii bütün bunlar sahici acı, derin keder ve "kötü kader" kapımızı çalıncaya kadar...
O zaman üzerine bir eşofman çekip acilin kapısına gelmiş, içerden iyi haber bekleyen hasta yakınlarına dönüveriyoruz.
Rol bitiyor, görüntü parazitleniyor.
Hayır! Bütün bu anlattıklarımın kızılacak, dalga geçilecek yanı yok! Çünkü bu virüs hepimizi sarıyor, tehdit ediyor.
Kafayı bu kadar sağlığa takıp bu kadar "sağlıksız" olmak...
Sürekli mutluluk peşinde koşup bu kadar mutsuz olmak...
Hep başarıya odaklanıp yine de kendini müzmin başarısız hissetmek...
Bütün bunlar ortaya koyuyor ki, bir yanlışlık var. 
Aranan insana ulaşılamıyor! Bulmak için "sahne"den inip yola çıkmak gerekiyor.
Birbirimizi seyretmeye ve birbirimiz tarafından seyredilmeye son vermek gerekiyor. 
Bizi göbeğimizi içeri çekmeye zorlamayan bir hayat!.. Mümkün mü?

------------------------------------------------------------------------------------------------------------


Haşmet Babaoğlu bugün Sabah'ta öyle bir yazı kaleme almış ki.. Son zamanlardaki en büyük derdim olan , herkesi bir tiyatro sahnesindeymişçesine görmem , herkesin kendi kimliğinden kaçıp başkası olmaya çalışmasından tiksinmemden dolayı bu yazı bana ilaç gibi geldi . Sizinle de paylaşmak istedim...

Yorumlar