Sokak Olayları Neden İşe Yaramaz ?



 Bir hafta içinde acısını aylarca belki yıllarca acısını hissedeceğimiz ne çok can kaybı yaşadık.  Önce 14 yaşındaki Berkin,  sonra 22 yaşındaki Burak ve son olarak polis memuru Ahmet Küçükdağ.  Hepsi hakkında uzun yazılar yazılabilir, ki gerek sosyal medyada gerek de görsel ve işitsel medyada bunlar yapıldı. Ama ilk olarak şu konuda anlaşmalıyız ki ; Berkin de , Burak da, Ahmet de bu ülkenin çocuğudur ve bu ülkenin ortak acısıdır ! Ama maalesef çok uzun zamandır işsiz kalan ve ortalığı karıştırmak için bahane arayan acı tacirleri bu ortak hüznümüzü de kullanmaya çalıştılar. Bu benim şahsi fikrim değil, bunu sadece ben söylemiyorum, bunu aynı zamanda Berkin'in babası da , Burak'ın babası da, Ahmet'in babası da söylüyor. Bu 3 milli değerimizin (Berkin, Burak ve Ahmet) acısını kalbinde hisseden her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşından bu yazıyı önyargısız bir biçimde okumasını rica ediyorum. Çünkü önyargı, bizim sadece kullanılmamıza yarar.

   20. yüzyılın sonlarına doğru, özellikle 2. Dünya Savaşı bittikten ve Soğuk Savaş dönemi başladıktan sonra  çoğu ülkede ve belki de en çok bizim ülkemizde sokak terörü baş gösterdi. Berkin yaşında , Burak yaşında, Ahmet yaşında, benim yaşımda, bizim yaşlarımızdaki gençler "Sağ ve Sol" gibi iki kavram arasında kutuplaştırılarak birbirlerine karşı dolduruldu.  Sokak olaylarını bizim ülkemiz kadar acı çekip sonrasında ayakta durmayı başarmış başka bir devlet var mıdır bilemiyorum. "Sağ" kendini ne kadar tanıyordu ? "Sağ" , "Sol"u ne kadar biliyordu ? "Sol" kendini ne kadar tanıyordu ? "Sol", "Sağ"ı ne kadar biliyordu ? Bu ülkenin gençleri aslında ortak hedefleri olan "Daha güzel,daha büyük, daha güçlü bir Türkiye" için duyguları kullanılarak birbirine düşürüldü. Ne diyor Cemil Meriç :

"Napolili bir asilzade "Ariosto, Dante'den büyüktür" diye defalarca düello etmiştir. Nihayet yaralanmış, ölecek. "Yahu demişler sahiden de daha mı güzel Ariosto?" "Allah ikisinin de belâsını versin. Ne birinden tek satır, ne öbüründen tek satır okudum" der. Bizde de sağ-sol böyle."
 Bir olayın "yakın tarih" olarak incelenebilmesi için ortak kanaat, o olayın üzerinden 20-30 yıl geçmesi gerektiği şeklinde. Örneğin biz şu an 12 Eylül öncesini yakın tarih olarak ele alıp burayla ilgili yorum yapabiliyoruz. Ama bu olaylar yaşanırken, olaya duygularıyla değil aklıyla yaklaşan, inceleyen, yorumlayan  Cemil Meriç gibi düşünenler  "çağdışı" sayılıp toplumdan dışlanıyordu. Unutmamalıyız ki, tarih hala yazılıyor. Biz hala tarihe şahit oluyoruz.  Acı edebiyatı ve acıdan, kandan beslenenler yine en ufak sebeplerden sokakları karıştırmaya çalışıyor. Gezi'deki birkaç ağaç için eylem yapan masum insanların nasıl kullanıldığı, olayın nerelere getirildiğini hepimiz gördük. Atilla İlhan Bilim Sanat ve Kültür Vakfı'nın "Gelecek hakkındaki endişeleriniz" konulu kompozisyon yarışmasına bu konuyla ilgili bir yazımı gönderdim. İnsanların acılarını,kutsallarını, değer verdikleri şeylerin nasıl kullanıldığını ve bunun ne tür tehlikelere sebep olabileceğini anlattım. Yarışma şu an oylama aşamasında olduğu için yazımı yayınlayamıyorum ama Nisan ayında o yazıyı da paylaşacağım. Ne diyor Ergün Diler : "İnsanlar, acı ile aklı devre dışı bırakırlar"


 Neye üzüleceğimizi,neye sevineceğimizi, neye nasıl tepki vereceğimizi şaşırdık. Üzüntümüzü de sevincimizi de fırsat olarak algılamak için pusuda bekleyenleri fark ettikçe daha da bir şaşırıyoruz.  Ne olursa olsun , sokaklar çözüm değil . Bu millet bunu en iyi bilen millet. Bunu en acı şekilde tecrübe etmiş bir millet. Kimse hükümeti sevmek zorunda değil, kimse hükümeti desteklemek zorunda da  değil ama eğer bu ülkeyi seviyorsanız , bu millete sevdalıysanız, bu devlet bizim devletimiz diyorsanız  , buradan haykırarak rica ediyorum , lütfen işinizi sokaklarda değil sandıkta halledin. Bu sadece iktidar meselesi de değil. Hükümeteymiş gibi gözükürken en büyü zararı devlet görüyor. Devlet ile hükümet aynı şey değil. İlk önce bunu anlamak lazım. En yakın ve açık örnek olarak Ukrayna örneği başucumuzda duruyor. Halk sokaklara çıktı, kendi devletiyle savaştı kazanan AB ya da Rusya oldu. Ama Türkiye'den bir Ukrayna çıkacağını umanlar , umduklarıyla kalacaklar! Çünkü Türkiye bir Ukrayna olamaz ! Bu millet bu oyunlara , kendi duygularının kullanılmasına izin vermez ! Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlardan birini yaşıyoruz. Hepimizin ortak noktası güzel, güçlü büyük Türkiye ! Kutuplaşmalara izin vermeyelim. Biz farklılıklarımızla bir bütünüz ! 

                                                                     
 Mustafa Ali Aykol


Yorumlar