Sosyal Bir Problem Olarak Linç Kültürü


"Her zaman linç kurbanını savunmak gerekir. Suçlu da olsa, kan kokusu almış kalabalıklar kadar suçlu değildir."

Bu ifadeler Sevan Nişanyan'a ait. Sevgili dostum Burakhan Çalışkan'ın sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşım sayesinde benim de bu sözden haberim oldu.

Günümüzün en önemli toplumsal meselelerinden birisi olarak ben linç kültürünün giderek toplumda daha da yaygınlaşmasını görüyorum.

Linç kültürü dediğimiz kültürsüzlüğün bu denli yaygınlaşmasının birden çok sebebi ve sonucu olduğunu söylememiz mümkün.

Teknolojinin gelişmesi ve sosyal medyanın kişilere anonim bir alan sunması ile birlikte insanlar, içlerindeki kötülükleri çok daha rahat bir şekilde dışarıya yansıtabilmeye başladı.

Linç kültürünün oluşumu ve gelişiminde medyanın rolünü de es geçmemek gerekiyor. Gerek yeni medya organlarında, gerekse konveksiyonel medyada yapılan yalan ve kasıtlı haberler kısa sürede binlerce, yüz binlerce kişiye ulaşabiliyor ve tıpkı yuvarlanan bir kartopu gibi büyüyerek lince sebep oluşturuyor.

Normal hayatta insanların birçoğunun ağzına bile alamayacağı ifadeler, hakaretler, söylemler sosyal medyada sahte kimliklerin ardına saklanılarak paylaşılabiliyor.

Peki çözüm ne? İnterneti yasaklamak ve teknolojiyi zapturapt altına almaya çalışmak mı? Elbette hayır. Problem, bu tarz müdahalelerle çözülecek cinsten değil. Zaten bu tarz "çözümler" herhangi bir şeyi çözmüyor.

Tek çözüm yolu, hepimizin ilk önce kendisinden başlayarak bu duruma son vermesi. Okuduğu bir habere hemen inanmak yerine sorgulaması, linç edilmek istenen kişinin kendi ifadelerini araştırması.

Yorumlar