berrak bir gökte çocuklar aşkına
savaşmaktır."
İsmet Özel
Son
dönemde ardı ardına yaşanan çocuklara yönelik cinsel saldırılar Türkiye kamuoyu
tarafından büyük tepki çekmekte. Bu insanlık suçu karşısında, toplumda yükselen
tepkiler ile birlikte hükümet de 6 bakanlıktan oluşan bir komisyon kurarak ilk
adımı attı. Kimyasal ve fiziksel hadım başta olmak üzere, çeşitli yaptırımlar
gündeme geldi. Ben de; hazırladığım
çocuk istismarı dosyasını bu vesile ile sizlerle paylaşarak, bu sürece bir
katkıda bulunmak istiyorum.
Çocuk İstismarı
Nedir?
Çocuk
istismarı; çocukların akranları ya da büyükleri tarafından psikolojik ya da
fiziksel olarak istismara maruz kalması anlamına geliyor. Çocuklar, özelde bir
toplumun genelde Dünya'nın geleceğidir. Ülkemizin, dünyamızın daha güzel bir
yer olması, çocuklarımızın özgür ve güvenli bir ortamda büyüyüp gelişmesine
bağlıdır. "Çocuk istismarı" olarak adlandırılan bu hastalıklı durumun önüne geçilebilmesi,
engellenebilmesi için hepimize çeşitli görevler düşüyor.
Çocuk istismarı, "yeni"
olmayan büyük bir problem
Geçtiğimiz
yaz aylarında, çocuk istismarına ilişkin bir yazı dosyası hazırlığı içerisine
girmiştim. Bu kapsamda ilk olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'ndan ve
ASPB İl Müdürlüğü'nden çocuk istismarı
ile ilgili istatistiki bilgi talep etmiştim. Fakat bu bilgilerin, devletin
farklı kurumları arasında bile paylaşılmadığı cevabını almıştım. Çocuk istismarı ile ilgili istatistiki
bilgilere sahip olmamamıza rağmen, sadece basına yansıyan haberler bize ne
kadar büyük bir problemle baş başa olduğumuzu gösteriyor.
En son,
İstanbul'daki bir devlet hastanesinde görevli olan personelin savcılığa şikayeti sonucuna, sadece o
hastanede 5 ayda 115 çocuğun hamile olarak doktora başvurduğu ortaya çıkmıştı.
Bu korkunç rakam, bize durumun ne kadar vahim olduğunu gösteren üzücü bir
istatistik.
Çocuk
istismarı ile ilgili hazırladığım yazı dosyası kapsamında geçtiğimiz yaz, ilk
olarak Avukat Esma Merve Öztürk ile iletişim kurmuştum. Kendisi, beni Sakarya
Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı
Avukat Elif Erdem Düzgün ile görüştürdü. Elif Erdem Düzgün, çocuk
hakları üzerine birçok çalışma yapmış, birçok davada görev almış tecrübeli bir
kişi. Kendisi ile çocuk istismarı üzerine ayrıntılı olarak konuştuk. Çocuk
istismarı ile ilgili meselelerin hukuki boyutunu ve çözüm yöntemleri üzerine
fikir alışverişinde bulunduk.
Düzgün,
geçmişte de çocuk istismarının bu kadar çok olduğunu, sadece medyaya bu kadar
yansımadığı için bilinmediğini söyledi. Yani aslında yansıtıldığı gibi,
"yeni" ya da "geçmişte olmayan" bir durumla değil, tam
tersine geçmişten beri gelen ve bir türlü önlenemeyen bir problemler karşı
karşıyayız. Öncelikli olarak yüzleşmemiz gereken acı gerçek bu. Düzgün,
Türkiye genelinde olduğu gibi Sakarya'da da çocuk istismarının maalesef
sanılandan çok daha fazla olduğunu söylüyor. Özellikle çocuk istismarı
davalarına ASPB avukatlarının katıldığını fakat Sakarya Barosu olarak bu
duruşmalara katılmak için başvurduklarında "Kanunda bulunan bir açık"
sebebiyle çoğunlukla reddedildiklerini belirtiyor Elif başkan.
Çocuk istismarının sebebi "Cezaların
yetersizliği" mi?
Sosyal
medyada ve klasik medyada çocuk istismarının sebebi olarak kanunların/cezaların
yetersizliği öne sürülüyor. Oysa hukukçulara göre kanunlarda sıkıntı yok ama bu
kanunların uygulamalarında var. Elif
Erdem Düzgün de kanunların yetersiz olmadığını fakat iyileştirilebileceğini
savunanlardan.
Çocuk
istismarına sebep olan şey, tedavi edilmesi gereken hastalıklı bir ruh hali ve
sapkınlık. Cezaların caydırıcılıktan uzak olmasının etkisi yok denilemez
elbette fakat, cezalardan daha önemli bir şey varsa, bu da bu hastalıklı halin
ortadan kaldırılmasıdır.
Çocuk istismarı davaları ve çocuk
psikolojisi
Hakim
ve savcıların, çocuk istismarı davalarında kullandıkları sözlere azami dikkat
etmesi gerekiyor. Zira çocuk psikolojisi, özellikle de böyle vahim durumlarda
göz önünde bulundurulması gereken en önemli detay.
Türkiye'de
istismara uğrayan çocukların birçoğu, bu istismara yakın çevresindeki insanlar
tarafından uğruyor. Bu sebeple, küçük bir çocuğun ailesinden ya da yakın
çevresinden birini şikayet etmesi, bu durumu seslendirmesi onun için çok zor olabiliyor.
Devletin,
çocukların herhangi bir istismara maruz kaldığında bunu şikayet edebilmesi için
attığı önemli adımlar var. Bunlardan en önemli gördüğüm, ALO 183 hattı. Bu
hattı kullanarak şikayette bulunulması durumunda, devletin ivedi bir şekilde konuyla
alakadar olduğuna kendim şahidim. Bu numarayı çocuklardan büyüklere kadar
tanıdığımız/tanımadığımız herkese öğretmeliyiz.
Bir
şekilde uğradığı istismarı (fiziksel ya da psikolojik) şikayet etmeyi
başarabilen çocuklar, aileleri ve çevrelerindeki insanlar tarafından
dışlanıyor, hor görülüyor, kimi zaman da fiziksel/psikolojik şiddete maruz
kalıyor. Devlet her ne kadar bu çocukları koruma altına alsa da, mahkemede bu
çocuklar, şikayetçi oldukları aile bireyleri ile aynı salonda ifade vermek
durumunda kalıyor. Böyle bir durumda, çocuğun psikolojisini tahmin edebiliyor
musunuz?
Düşünün,
yakın bir akrabası tarafından cinsel tacize uğrayan 10 yaşındaki bir çocuk,
mahkemede o akrabasının tehditkâr bakışları altında ifade vermek zorunda kalabiliyor.
Öyle ki, çoğu çocuk kendini ifade etmekte zorlanıyor. Bir de bunun üzerine bazı
sorumsuz hakim ve savcıların çocuklara "Yalan söyleme!" gibi ifadeler
kullandığı medyaya yansımıştı daha önce. Oysa yalan dahi olsa, insanların
mahkemede yalan söyleme hakları olduğu unutulmamalı.
Çocuğun
kendini ifade edebilmesi engellenmemeli. Hatta bu konuda ona elden geldikçe
yardımcı olunmalı.
Benim eleştirdiği
ve düzeltilmesi gerektiğini düşündüğüm durumlardan biri de çocuk ağır ceza
mahkemelerinin olmaması. Bu konuda bir
düzenlemeye ihtiyaç var. Bir de çocuk
mahkemelerindeki hakimlerin aile sahibi olmasının, bu konularda daha iyi karar
vermelerini sağlayacağını düşünüyorum.
Hakimlerin
ve savcıların çocuk istismarı davalarında farklı yorumlarda bulunması,
çocukları zor durumda bırakabiliyor. Hakim ve savcıların bu tarz davalarda çok
daha fazla sorumluluk duygusu ile hareket etmesi gerekiyor. Çocukların
dezavantajlı durumunu gözden kaçırmamaları şart.
Medyanın sorumluluğu
Çocuk
istismarı ile ilgili haklı olarak eleştirilen kurumlardan biri de medya.
Çeşitli zamanlarda çeşitli medya organları, çocuk istismarını normalleştiren
yayınlar yapmaktan geri kalmıyor. Birçok
yayın organı, bu konuda sorumlu bir yayın politikası izlemiyor. Türkiye'yi
ayağa kaldıran cinsel istismar haberleri konusunda medya da üzerine düşenleri
yapmalı. Bunun için basın organlarının çok bir çaba harcaması da gerekmiyor.
Sadece ve sadece bazı değerlerin, reyting ve tıklanmadan daha önemli olduğu
kabullenilmeli. Kadınlara ve çocuklara yönelik cinsel istismarı özendirecek
yayınları yapmaktan kaçmak.
Çocuk istismarı ile nasıl mücadele
edebiliriz?
Günümüzün
en büyük toplumsal sorunlarından biri olan çocuk istismarı ile nasıl mücadele
edebiliriz? Bu problemlerle ilgili kanunlar yetersiz, cezalar caydırıcılıktan
uzak mı? Birçok hukukçu, kanunların yetersiz olmadığı fakat
iyileştirilebileceği düşüncesinde. Çocuk istismarı ile ilgili suçların
cezaları, TCK'nın 103. maddesinde ayrıntılı olarak belirtilmiş durumda. Kanunların
kendisi yetersiz olmamasına rağmen, yukarıda sadece birkaç sebebini saydığım
uygulama hataları yüzünden bu cezalar caydırıcılıktan maalesef ki çok uzak bir
hâl alıyor.
Peki
kimyasal veya fiziksel hadım bu konuda bir çözüm olur mu? Kimyasal veya
fiziksel hadım cezasının kesinlikle bir çözüm olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca bu
cezalar, birçok uluslararası sözleşmeye aykırı. Bir insanın vücuduna, işlediği
suç ne olursa olsun o kişinin rızası olmadan bir yaptırım uygulamak modern
hukuk sistemi içerisinde mümkün değil. Hele de yanlış bir karar sonucu, bir
masuma yapılacak olan müdahaleden sonra
o kişinin hayatında bırakacağı etki nasıl düzeltilebilir?
Cezaların
artırılmasının suç oranını düşürmediği, çeşitli
araştırmalarla ortaya konulmuş bir olgu. Cezaların ağırlaştırılmasını
talep etmek yerine, var olan cezaların en ağır şekilde uygulanması, hukuki
açıdan çok daha etkili sonuçlar doğurabilir. Çocuk istismarında ceza
indiriminin yasaklanması, çocuk
istismarı davalarında iyi hal indiriminin tamamen kaldırılması, çıkarılan
aflardan bu kişilerin faydalanmasının engellenmesi vb. uygulamalar, var olan
cezaların daha etkili olarak kullanılmasını sağlayabilir.
Çocuk istismarının önlenmesinde eğitimin
önemi
Çocuk
istismarı ile en etkili mücadelenin yolu eğitimden geçiyor. Herkes kanun
koyalım ve herkes sussun modunda. Kimse eğitimle ilgili emek ve para harcamak
istemiyor. Oysa, çocuklarımızdan büyüklere kadar herkes kendi yaş grubuna uygun
olacak şekilde bu konularda bilinçlendirilmeli.
Her
şeyin özeti, önce insan olmakta yatıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder