Vandallığınızla En Meşru Hakkımıza Leke Sürmeyin


Gezi süreci  ile başlayan ve Kobane protestoları ile günümüzde devam eden protestolar (?) silsilesi bir çok toplumsal tartışmayı da beraberinde getirdi. Bunlardan biri de tartışmasız, protesto ve eylemlerin vandallık ile meşruluk arasındaki ince çizgide gidip gelmesi üzerine yapılan tartışmalar. Gezi'deki, kendini "çapulcu" olarak nitelendirmekten onur duyan, etrafı yakıp yıkan, otobüsleri, medya arabalarını yakıp camlarını kıran insanlar üzerinden başlatılan tartışma; hem eylemlerin meşruluğunu gündeme getirmiş hem de demokrasi açısından olan sorunlarla baş başa bırakmıştı. Günümüzde de, Kürt siyasi hareketinin insanları sokağa davet etmekle birlikte; IŞID'leşerek IŞID'i protesto edip (!), Kobane için Diyarbakır'ı ve diğer bir çok şehri yakması yıkması gibi olaylar da bu tartışmanın hararetlenmesine neden oldu. Şunu belirtmek istiyorum; "Ağaçların kesilmesini protesto etmek" gibi masum ve meşru bir taleple ortaya çıkan Gezi süreci ve "Kardeşlerimize yardım edelim" gibi yine meşru ve doğal bir taleple ortaya çıkan Kobane sürecinin sonuçlarının aynı yere, vandalizme varmasının aslında tarafsız bakıldığında sosyolojik olarak aynı olduğunu görürüz.  Bu, Etyen Mahçupyan'ın "Artık Türkiye'de yeni bir sosyoloji var ve bu sosyolojiyi okuyamayanlar Türkiye'yi anlayamıyor" tespitinin kanıtı niteliğinde.

       İçinde şiddet içermeyen herhangi meşru bir hak talebinin, kimden, nasıl, ne amaçla geldiğine bakmadan  sonuna kadar arkasındayım. Dün Gezi olaylarına neden karşıysam, bugün de Kobane olaylarına o yüzden karşıyım. Çünkü ikisinde de, devlete karşı bir başkaldırma, kamu düzenini bozma, yakıp yıkma ve en önemlisi yok olan canlar var. Meşru ve doğal bir hak, şiddete başvurulduğu için görmezden gelinecek değildir elbet. Ben dünkü çizgimdeyim, şiddet neredeyse, ben karşısındayım. Gezi'ye neden karşıysam, Kobane eylemlerine o yüzden karşıyım. Dün Gezi'de polis taşlayan, camlar kıran, duvarlara küfürler yazanların, bugün Kürt eylemcilere karşı çıkıp "Ama siz camı çerçeveyi kırıyorsunuz, polise saldırıyorsunuz, siz teröristsiniz, siz bölücüsünüz" demesi ne kadar da trajı komik  bir durum.   Merkeze bireyi koyduğunuzda ve tüm ideolojilerin üstünden baktığınızda (altından da olabilir, önemli olan gerçeğin önünde engel olmamaları)  bu iki protestonun da aynı kefeye koyulabileceğini görürüz.

       Gezi ile Kobane eylemleri hakkında daha uzun uzun konuşabiliriz. Ama bu yazıda ben, protesto hakkının üzerine atılan lekeden söz etmek istiyorum. Demokratik ülkelerde, protesto, eylem gibi temel uzuvlar demokrasinin getirdiği en meşru ve en doğal haklardır. Eylemler ve protestolar halkın fikirlerini, muhalefetini yansıtır. Ülkemizdeki eylemlerin vandallığa dönüşmesi, iyi bir muhalefet (bana kalsa muhalefet yok) olmamasından dolayı kaynaklanmaktadır. İstanbul'u bir hafta sonu baştan sona gezin, veya Diyarbakır'ı. Her gittiğiniz yerde insanları protesto ve eylemlerin içinde bulabilirsiniz. Bunlar, insanların duyarlılıklarını ve kendini ifade etme uğraşını yansıtan, demokrasimiz açısından gerçekten çok önemli olaylardır. Fakat ülkemizdeki Gezi ve Kobane benzeri aşırıya ve amacından sapan proje eylemler, beraberinde eylemlerin meşrutiyetini de tartışmayı getirdi.  Hükümet tarafından çıkartılan yeni yasalar, bazı kesimler tarafından "polis devleti oluyoruz" çığlıklarını, diğer taraftan "Polis devleti olmuyoruz, devlet güvenliği sağlamak için adım atıyor" sesini getirdi. Son iki yıldır olan bu tür eylemler, insanların eylemlere bakışını da değiştirdi. Artık bir eylem olduğunu duyunca insanlar yolunu değiştiriyor, arabaya binip kaçmak istiyor. Protestosuz, eylemsiz demokrasi olmaz. Eylemler, sivil hareketler, demokrasinin en güzel işlevlerinden biridir. Ve iki senedir sahneye çıkan "Çapulcu"ların bu meşru hakkı lekeleme hakkı yok. Bu herkesten çok, sizin kötülüğünüze olacak. Asıl kötülük ise demokrasimize yapılmış olacak. 
                                                                       Mustafa Ali Aykol
                                                                          17 Ekim 2014 

Yorumlar