Barışa Bak!

 

 Cumhuriyet tarihimizin en önemli süreçlerinden ikisine hep birlikte şahitlik etmekteyiz.  Yüzyıllık sorunlarımızla cesur bir şekilde yüzleşiyor, Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek için uğraşıyoruz. Ben bu meseleleri ülkemizin demokratikleşmesi olarak görüyorum. Kürt meselesi de, Alevilerin istekleri de çözülürken hem bizi geliştiriyor hem de insan haklarını adım adım öğretiyor." Kürt sorunu"  ya da "Alevi problemi" gibi kavramları doğru bulmamakla birlikte; Kürtlerin sorunları veya Alevilerin problemleri şeklinde bu olaylara yaklaşmamızın daha sağlıklı ve doğru olacağını düşünüyorum.  

  Çözüm sürecinin en büyük meşrutiyet kaynağı halk olduğu için, insanlarımız sürece sahip çıkıyor. Öyle ki,silahlı terör örgütünün artık silah bırakma kararı  alacağı yönündeki duyumlar, varsayımların çok daha ötesine geçmiş durumda. Türkiye normalleşiyor ve bu toplumu rahatlatıyor. Burada parantez açmamız gereken nokta, Kürt meselesinin çözümünün silah bırakma ile tamamlanmayacak olması. Çünkü bu yönde bir yaklaşım, Kürtlerin sorunlarını, isteklerini görmezden gelecek bir yaklaşımdır. Silah bırakmayla ya da çatışmasızlıkla belki Kürt sorunu çözülebilir ama asıl mesele Kürtlerin insani sorunlarının çözülmesidir. Bu zaten devamında Kürt sorununun da çözümünü birlikte getirecektir.  Bu bağlamda, 2015 seçiminden sonra yapılacağı söylenen anayasa da çok önemli bir ehemmiyete sahip  durumda. Çünkü Türkiye'nin önünde bir vatandaşlık meselesi durmakta. 

  Günümüzde geçerli olan anayasada, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür" maddesi bulunmakta. Ülkemizde bulunan, 20 milyona yakın nüfusla da bunun başını çeken diğer kimlikler ise kendilerinin devlet tarafından tanınmasını, kendilerinin olduğu gibi kabul edilmesini talep etmekte. Bu onların en doğal hakkıdır. Anayasada kanımca olabilecek madde, vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin "Türkiyeli" ya da "Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı" olmasıdır. Gerçi, kavramlar aslı itibari ile çok da önemli değildir. Kavramlara insanlar ve olaylar anlamlar yükler ve bu ileri zamanlarda iyiye veya kötüye dönüşebilir. Bizim yapmamız gereken, eskiden yapılan hataları yapmamak ve hepimizi kapsayacak bir üst kimlik kavramının altını hep birlikte doldurmak. 

  Kürtlerin anadilde eğitim, kendi okullarını açabilme gibi şiddet içermeyen her türlü hak taleplerini sonuna kadar destekliyorum. Aleviliğin  ise devlet tarafından bir tanımının yapılma çabasını doğru bulmamakla birlikte, devletin Alevileri oldukları gibi kabul etmesini ve onların kendilerini ifade edebilmeleri, ibadetlerini rahatça yerine getirebilmeleri vb. için özgürlük alanı yaratmasını bir Sünni olarak talep ediyorum.  Çünkü ben çok iyi biliyorum ki, farklı kimliklerin şiddet içermeyen hiçbir hak talebi benim özgürlüklerim, inancım ve fikirlerim önünde engel değil. Herkes kendi kültürünü, inancını istediği ve inandığı gibi yaşayabilmeli. Bizim ülkemizin en güzel yanı bir aşureye benzemesidir. Biz, farklılıklarımızla güzeliz. Artık, hep birlikte, her şeyi bırakıp, barışa bakmamız gerekiyor. 

Yorumlar