Medya tarafsız ve muhalif mi olmalıdır?




      Çevresinde, ülkesinde ve Dünya’da olan bitenleri merak etme ve bunlardan haberdar olma isteği hemen hemen her insanın doğasında var olan bir histir. Dünya üzerindeki ilk insanlardan günümüze merak edilen konular artış göstermiş ve çoğullaşmıştır. Örneğin, ilk insanlar çevrelerindeki bitki ve hayvanları, gökyüzündeki yıldızları ve sonu görülmeyen denizleri merak ederken günümüzde Dünya’nın öbür ucundaki bir devlet adamının söylediği herhangi bir söz yahut kilometrelerce uzakta oynanan bir spor müsabakasının sonucundan tutun Mars’ta yaşam olup olmadığına, uzayda bitki yetiştirilip yetiştirilemeyeceğine kadar insanların merakları artış göstererek çoğullaşmıştır. İnsanların bilgiye ve habere ulaşma isteği zamanla basın-yayın dediğimiz yapının oluşmasına vesile olmuştur.
Basının tarihi, aynı zamanda ilk basın yayın organı olarak kabul edilen yazılı basın dediğimiz gazetenin tarihiyle eş değer olarak görülebileceği için, matbaanın aktif bir şekilde kullanılmaya başlandığı takriben 16.- 17. yüzyıla kadar dayanmaktadır. Şimdiye kadar bulunan en eski gazete örneği birkaç sayfadan oluşan, manası “Haber Verici”  anlamına gelen bir İngiliz gazetesidir. Bugünkü anlamda ilk modern diyebileceğimiz gazete ise 1609’da dış politika ve savaşlarla ilgili bilgi veren bir Alman gazetesidir.  Diğer birçok alanda olduğu gibi, Fransız İhtilalı Avrupa basınının günümüzdeki haline evrilmesine sebep olmuştur.


     19. yüzyılda Batı’da, yasama, yargı ve yürütme kuvvetlerinin birbirinden bağımsız hale getirilerek, insanlara daha adil ve özgürlükçü bir toplum düzeni sağlayacak ortam hedef alınmıştır. Bunun gerçek amacı, devleti bireylerin üzerinde yer alan konumundan çıkarıp, bireylerin hizmetine sokmaktı. Tam bu aşamada, bireyin ve bireylerin oluşturduğu kitlelerden isteklerini yansıtacak, sivil toplumun sesi olacak bir araca gereksinim duyuldu.  İşte basın bu görevi üstlendi. Basına 4. Kuvvet denmesinin sebebi budur.
Günümüzde  medya ile ilgili birçok tartışma konusu mevcuttur. Bunların başında basın özgürlüğü, muhaliflik, eleştirellik, tarafsızlık ve bağımsızlık kavramları gelmektedir. Bu tartışmalar yapılırken tarafsızlık ve bağımsızlık kavramları ile muhaliflikle eleştirellik kavramları sıkça birbirine karıştırılmakta, bundan sebeple de anlam kargaşaları ortaya çıkmaktadır. Şahsi düşüncem, bir basın organı tarafsız olmak zorunda değildir. Basının tarafsız olması zaten bir ütopyadır. Her bir basın-yayın organı taraftır. Her ne kadar tarafsız olduğunu söylese de taraftır. Bu işin doğasında vardır. Eskiyen bir gazetenin eskimeyen sloganında dediği gibi “Düşünmek, taraf olmaktır”. Önemli olan tarafsız olması değil, neye taraf olduğu, nasıl taraf olduğudur. Doğruya, haklıya, adalete, barışa taraf olmak gibi. Tartışmamız gereken tarafsızlık değil bağımsızlıktır. Bir medya organının tarafsız olması gerekmez ama bağımsız olması gereklidir. Buradaki bağımsızlık, medya organının ekonomik özgürlüğüdür. Örneğin bir gazetede köşe yazan birinin aklına gelen her şeyi istediği her şekilde yazması şeklinde bir bağımsızlık yoktur. Yayın organının mali olarak kendi özgürlüğüne sahip olması vardır. Bunun sebebi bir partiye, spor kulübüne, iş adamına yahut bir ilan şirketine ya da en çok rastlanan şekliyle devletin mali kaynaklarına bağımlı olan medya organlarının basın-yayın ilkelerine uyumunda ve halka doğru bilgi sunmada, halkın haber alma özgürlüğünü kullanmasında sorunlar yaşayabileceği, yaşatabileceği ve bir takım engellerle karşılaşabileceğidir. Taraf olmak, yalan ve yanlış haber yapmaya sebep olmayabilir-olabilir de- ama bağımlı olmak kaçınılmaz bir şekilde (uzun vadede de olsa) halkı yanlış yönde etkilemeye sebep olur.


        Basın söz konusu olduğunda bir diğer önemli tartışma konusu muhaliflik & eleştirelliktir. Bazı yayın organları muhaliflikle suçlanmakta ya da kendilerini muhalif olarak sunmaktadırlar. Bir kısım insanlar medyanın muhalif olması gerektiğini hararetle savunup muhalif olmayan bir basının yok hükmünde olacağını söylerken diğerleri ise muhalefet etmenin zorunlu olmadığını söylemekte ve kendilerine muhalif sıfatını uygun görmemekteler. Bu noktada muhalif olmaktan ne anladığımız önemli bir noktadır. Dünya’nın diğer ülkelerinde bu şekilde olmayabilir fakat Türkiye’de “muhaliflik olmak” demek iktidarın yaptığı her şeye karşı çıkmak gibi bir anlamı çağrıştırmakta. Medya organlarının her şeyi eleştirmek gibi bir misyonu olamaz, olmamalıdır; medya iyiye iyi, kötüye kötü diyebilmeli yani Sezar’ın hakkını Sezar’a vermeyi bilmelidir. (Bu noktada altını çizmeliyim ki ortak iyi yoktur, o yüzden medyanın çoğullaşması önemlidir) Örneğin, gazetemiz Yenihaber de bir takım medya tarafından muhalif basın olarak “hedef” gösteriliyor. Oysa Yenihaber, muhaliften çok eleştirel bir gazete. Bu şehir için kim bir çivi çakarsa ona en güzel şekilde hakkını veriyor, kim ise bu şehrin, bu şehirde yaşayanların aleyhine bir şey yaparsa onu da eleştirmeyi biliyor. Eleştirel basın ile muhalif basın arasındaki fark da tam olarak burada ortaya çıkıyor. İkisinin arasındaki bu ince fark ise anlam kargaşalarına sebep oluyor.

Sakarya Yenihaber Gazetesi (18 Eylül 2015)
http://www.sakaryayenihaber.com/m-medya-tarafsiz-ve-muhalif-mi-olmalidir-8399.html



Yorumlar