Anayasa değişikliğini böyle mi tartışacağız?


Türkiye'yi parlamenter sistemden  "Türk tipi" başkanlık sistemine taşıyacak olan anayasa değişikliği paketi TBMM'de kabul edildi ve referandumun önü açıldı. Önümüzdeki günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın değişiklikleri imzalamasının ardından referandumun tarihi kesinleşecek. Bir aksilik olmazsa, Mart sonu, Nisan başı gibi bu referandum gerçekleşecek, millet sandığa giderek kararını verecek.

Teklifin TBMM'den geçmesinin ardından referandumun kesinleşmesi ile birlikte  'Evet' ve 'Hayır' cephelerinde propaganda hazırlıkları hızlandı.  Siyasi partiler programlarını belirleyerek gerek sahada / meydanlarda gerek medyada nasıl bir politika izleyeceklerini netleştiriyorlar. Diğer yandan da sivil toplum kuruluşlarının, derneklerin, sendikaların  referanduma yönelik faaliyetlerde bulunduğunu görüyoruz.

Tüm bunlar gerçekleşirken, geçtiğimiz günlerde  Türk futbolunun  yaşayan efsanelerinden Rıdvan Dilmen, sosyal medya hesabı üzerinden bir video paylaşarak referandum kampanyalarına yeni bir tarz getirdi.  Sosyal medyada paylaştığı videoya  "Güçlü bir Türkiye için ben de varım" diyerek başlayan Dilmen, videoyu  "Sevgili Arda, sen de var mısın?" sorusu ile bitiriyor. Arda çektiği videoda, Burak Yılmaz'a, Burak şarkıcı Murat Boz'a topu attı ve böylelikle  sosyal medyada yeni bir akım başladı. Referandumda evet diyeceğini bu şekilde açıklayanların arasına birçok ünlü sanatçı, siyasetçi ve iş adamı da dahil oldu.

Rıdvan Dilmen, bu zekice kampanyayı başlatmasının ardından bir kesim tarafından çok ağır hakaretlere maruz bırakıldı. Ne Fenerbahçeliliği kaldı ne de vatan sevgisi.  Neden ? Referandumda evet oyu kullanacağını açıkladığı için. Oysa Rıdvan Dilmen de herkes gibi bir vatandaş ve referandumda oyunu kullanmakta da, bu kampanyayı başlatmakta da özgür. Gelişmiş toplumlarda kimse onu özgür iradesini kullandığı için yargılayamaz. Oysa  Türkiye'de durum maalesef böyle değil. Sadece o değil, bu kampanyaya destek veren tüm ünlüler bir linç girişimine maruz kalıyorlar o cenahın mahallelileri tarafından. Halbuki evet kampanyasına değil, hayır kampanyasına destek verseler, aynı kişiler tarafından kahraman ilan edileceklerdi.

Aynı olaya bir de yolun karşısına geçip bakmakta fayda var. Çünkü diğer kanadın, yani "Evet" kanadındaki çoğu kişinin bundan farklı bir tutum sergilediğini söylemek güç. Şimdiye kadar her seçimde, her referandumda yazıları ve görüşleri insanları ikna etmek açısından argüman olarak kullanılan Etyen Mahçupyan, anayasa değişikliği konusunda eleştirel yazılar yazdığı için Güneş adındaki paçavra tarafından iğrenç bir itibar suikastına uğradı. Ardından da sosyal medyadaki troller ve pelikanlar tarafından elbette.

Yine yakın zamanlarda Yıldıray Oğur'un başına gelenler de bundan farklı değil. Şimdiye kadar Türkiye'nin demokrasi mücadelesinde aktif rol almış, e-muhtıralara, darbe iddialarına sonuna kadar karşı çıkmış, 17-25 Aralık'taki darbe girişimine yazılarıyla, 15 Temmuz'daki askeri darbe girişimine köprüde sabahlayarak karşı çıkan Yıldıray Oğur,  değişiklik paketi ile ilgili yazdığı bir eleştiri yazısı yüzünden sosyal medyada kendini medyanın bekçisi sanan tipler ve eski yol arkadaşları (daha sonra pelikancı olanlar) tarafından itibar suikastına uğratılmaya çalışıldı.  Neden?  "Meclisimiz, bundan daha fazlasını hak ediyordu." diye biten bir yazı kaleme aldığı için.

 Mevcut sistemi savunanlar, bu sistemin kusursuz olduğunu, bu sistemle devam edilmesi gerektiğini söylüyorlar. Getirilmek istenen yeni sistemi savunanlar da yeni sistemin kusursuz olacağını ve "Türk tipi" başkanlık sistemi ile bütün sorunlarımızın çözülebileceğini iddia ediyorlar. Bu ikisi de gerçeği yansıtmaktan uzak. Parlamenter sistem de, başkanlık sistemi de meşru ve uygulanabilir sistemler. Fakat ikisinin de kendi içinde artıları ve eksileri elbette ki var. İkisi de her şeyin çözümü ya da her belanın sebebi değil. Yeni sistemle birlikte rejim değişmiyor, eski sistemle birlikte rejim arşa ermiyor.  Referandum tartışmalarına girmeden  önce, bunu anlamak gerekiyor.

Daha sonra ise insanların özgür iradeleri ile verdikleri kararlara, yazdıkları yazılara, yaptıkları açıklamalara hepimizin saygı göstermesi gerekiyor. Bunlar hoşumuza gitse de, gitmese de. Zaten demokrasi tam olarak da bu değil midir? Bu bir referandum süreci olduğuna göre ve bu sürecin sonunda ülkenin geleceğini etkileyebilecek bir oylama yapılacağına göre herkesin artılarıyla ve eksileriyle bu maddeleri tartışması, tartışabilmesi gerekiyor. İnsanları verdiği kararlar, yaptığı açıklamalar ve yazdığı yazılar yüzünden yargısız infaza uğratmak bu kadar kolay olmamalı. Cidden, anayasa değişikliklerini böyle mi tartışacağız?  

Sakarya Yenihaber  Gazetesi,
27 Ocak 2017

Yorumlar