Eğitimde başarının yolu çoğullaşmadan geçer


İlkokula başladığım yıl,  Milli Eğitim Bakanlığı tarafından müfredata bitişik eğik yazı eklenmiş, okullarda  el yazısına geçilmesi zorunlu kılınmıştı. Ben, o yıl okula başlayarak,  bu kararın ilk kurbanlarından olmuştum. Hayatımın geri kalanında hiç kullanmadığım bitişik eğik yazı ile yazmak zorunda bırakılmıştım,ta ki İngilizce dersi görmeye başladığım dördüncü sınıfa kadar. İngiliz alfabesinde olup bizim güzide eğik yazımızda karşılığı bulunmayan harfler mevcut olduğu için İngilizce öğretmenimiz bizden kendi dersinde ve sınavlarında düz yazı yazmamızı istemeye başlamıştı. Dört sene boyunca hiç düz yazı yazmamıştım ve doğal olarak düz yazım okunmayacak kadar çirkindi. Diğer derslerde el yazısı, İngilizce derslerinde düz yazı derken iki yazımı da güzelleştiremedim ilkokul boyunca.

Ortaokula geçtiğim sene, bizden önce uygulanan SBS  (Seviye Belirleme Sınavı) sisteminin kalktığı, müfredatların bu doğrultuda yenilendiğini açıkladı Milli Eğitim Bakanlığı. Kalkan SBS sisteminde, o zaman üç sene olan ortaokul boyunca her sene bir sınava giriliyor ve o sınavların ortalaması ile ders notları birleştirilerek SBS puanı belirleniyordu. Benim ortaokula geçtiğim sene ise, sadece ortaokulun son senesi, tek bir sınava gireceğimi ve o tek sınavın her şeyi belirleyeceğini öğrendim. Tek bildiğim de buydu, üç sene boyunca bu tek sınava çalışmalı ve iyi bir lise kazanmalıydım. Hem gittiğim okulda hem de dershanede üç yıl boyunca çok ağır bir hazırlık süreci geçirdim. Hafta içi her gün, gün boyunca okulda, okul çıkışları ve hafta sonları da dershanedeydim. O süreci iyisiyle kötüsüyle atlattım ve istediğim liseyi kazandım.

Benim liseye geçtiğim sene, hem ortaokuldan liseye geçiş formatı değiştirilerek TEOG sistemine geçildi, hem de lise müfredatlarında değişiklikler oldu. Üniversiteye geçiş sınavları olan LYS ve YGS'de çıkacak olan konulara  eklemeler ya da çıkarmalar yapıldı.

Bu sene, benimle birlikte liseye başlamış olan yaşıtlarımın bir çoğu üniversite sınavlarına girecek. Ben, okulum Cemil Meriç Sosyal Bilimler Lisesi 5 senelik bir okul olduğu, bir sene hazırlık okuduğum için seneye sınava gireceğim.

Medyada çıkan haberlere göre, LYS ve YGS'de çıkacak olan konular yine değiştirilecek, yine müfredat ile oynanacak. İlk ve ortaöğretim müfredatında yapılacak olan değişimler için Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, bir buçuk yıl süren çalışmalar sonucunda üç aşamalı bir plan hazırlanmış. Bu plana göre;  haftalık ders saati sayısı azaltılacak, müfredat sadeleştirilecek ve aynı konuyu işleyen kitaplar birleştirilip tek ders altında okutulacak.

Müfredattaki bu yeni değişikliklerin sebebi olarak, müfredatın ağır olması gösterilmiş. Evet, geç de olsa bunun farkına varılması güzel.  AB ülkeleri başta olmak üzere, diğer ülkelerin eğitim-öğretim  müfredatlarını incelerseniz, bizde uygulanmakta olan lise müfredatının ne kadar ağır olduğunu görebilirsiniz. Her sene, bu ağır ve zorlu müfredatın altından kalkamadığı, sınavlar yaklaştıkça daha da çaresiz kaldığı için bir çok öğrenci psikolojik destek alıyor, bu doğrultuda ilaçlar kullanıyor.  Burada bir yanlış olduğunu görmemek için senelerdir at gözlüğü takmak gerekirdi herhalde.
Müfredatın değiştirilerek hafifletilmesi, haftalık ders sayısının azaltılması ve kitapların birleştirilmesi, geç bile kalmış olan güzel gelişmeler. Ama eğitim konusunda yıllardır yapılan hata yine tekrarlanıyor, eğitim meselesinde sorunların özüne inmek yerine dış yüzeyi olan müfredat ile uğraşılıyor. Her yeni gelen hükümet, her yeni gelen bakan müfredatı değiştirmeye kalkıyor. İşlemler tamamlanıyor ama sonuç kocaman bir sıfır oluyor.  Biz, acaba sınav sistemi kalkar mı, böyle gelmiş böyle gitmesin dünya denilir mi diye beklerken, vardığımız, bulduğumuz en büyük çözüm yine başarısızlığını kendimizin kanıtladığı bir çözüm önerisi oluyor.

Bizim, ülke olarak hep gözden kaçırdığımız gerçek şu ki; eğitimde başarının yolu çoğullaşmadan geçiyor. Ve bizim gibi eğitimin yasalarla devlet tekeline bırakıldığı bir ülkede, müfredatı değiştirmek yerine farklı müfredatların uygulanmasına izin verilmesini beklemek bir ütopya halini alıyor.

Sakarya Yenihaber Gazetesi,
09 Aralık 2016

Yorumlar