Öğrenci yurtları ve Türkiye'de denetim mekanizmaları



Türkiye'de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bu yıl açıklanan verilere göre 61 bin 201 okul bulunuyor. Bu okullarda okuyan öğrenci sayısı 15 milyon 714 bin 748. Bu rakam sadece okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve liseleri kapsıyor. Buna ek olarak 6 milyona yakın üniversite öğrencisi  var. Ülkemizde toplamda 20 milyondan fazla öğrenci var.

Eğitim-öğretimlerine devam eden öğrenciler arasında çeşitli sebeplerden dolayı öğrenci yurtlarında kalanların sayısı azımsanamayacak boyutta. Özel ve devlet yurtlarının yanında pansiyon tarzında apart daireler ve resmi olmayan öğrenci evleri de var. Öğrencilerin yurtlarda kalmalarının nedenleri arasında evleri ile okulları arasındaki mesafe, eğitim-öğretimlerini farklı şehirlerde devam ettirme gibi etkenler var.

Adana'da  özel bir öğrenci yurdunda geçtiğimiz gün çıkan yangında 12 kız 'çocuğu' hayatını kaybetti.  Bu acı olayın ardından Adana Valisi Mahmut Demirtaş yaptığı açıklamada ihlalin bulunduğunu, yurdun yangın merdivenlerine çıkan kapıların kilitli olduğunu söyledi. Bununla birlikte Türkiye'deki öğrenci yurtlarının mevcut durumu ve  denetimi ile ilgili endişeler doğdu. Bu endişeler de beraberinde tartışmaları getirdi.

Öncelikle bu vahim olayda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyorum. Şunu da belirtmek isterim ki, bu yangının çıkmasına sebep olandan ihmallere göz yumanlara kadar herkesin bir bir tespit edilip cezalandırılmasını temenni ediyorum.

Bu acı olaydan çıkarılacak çok fazla ders var. Çıkarılacak derslerin çoğu önceden yapılması, uygulanması gereken, uygulanması halinde böyle büyük bir acıya sebebiyet vermeyecek
Devletin  denetim mekanizmasındaki zaaflar son yıllarda sıkça gündeme gelmekte. Özellikle Soma'da yaşanan facianın üzerinden sadece 3 sene geçmesine rağmen bu konular yeteri kadar tartışılıp gerekli düzenlemeler yapılamadı. Bundan dolayı bu zaafların sebeplerini ve çözüm önerilerimizi tekrar tartışmamızın gerektiği gün ışığına çıktı.

Ben, denetim mekanizmasındaki aksaklıkların temel sebebi olarak devletin kendisini görüyorum. Devlet dediğimiz bu makinenin sağlıklı işleyişi ile  büyüklüğü arasında ters yönlü bir ilişki vardır. Burada devletin büyüklüğünden kastettiğim  ülkenin fiziki sınırları değil, ülkedeki farklı sektörlere ve  sivil alana devletin aktif müdahalesinin büyüklüğüdür.

Türkiye gibi devletin eğitim ve sağlık vs. bir çok alana aktif müdahale ettiği ülkelerde denetim mekanizmalarında problemler gözükmesi gayet normaldir. Bunun sebebi devletin yönetmeye çalıştığı sektörlerin kapsamının denetim mekanizmalarının işleyişine engel oluşturmasıdır. Denetimlerde tanıdık ilişkileri, rüşvetler, görmezden gelmeler herkesin bildiği gerçeklerdir.

Çözüm olarak denetimlerin el değiştirmesini öneriyorum. Taşocağı madenlerinden öğrenci yurtlarına kadar denetimleri özel sigorta şirketlerine yaptırılmalıdır. Şöyle ki; her firma, özel şirket ya da devlet kurumu özel sigorta şirketleri ile anlaşma yapmak zorunda olmalı, bu özel sigorta şirketi belirli aralıklarla bu kurumları denetlemelidir. Eğer olumsuz bir olayla karşılaşılır ve ortada bir ihmal olduğu ortaya çıkarsa bu sigorta şirketine çok ağır yaptırımlar uygulanmalıdır. Böylece, ağır yaptırımlara maruz kalmak istemeyen sigorta şirketleri denetimleri çok sıkı şekilde uygulayacak, ahbap-çavuş ilişkisi ile ihmallere sebep olmaktan kaçınacaktır. Kaçınmaması halinde ise bunun cezasını en ağır şekilde çekecektir.

Devletin bu konuya gerçekçi bir şekilde yaklaşıp samimi ve geçerli çözümler üretmesi bundan sonra yaşanacak olan felaketlerin önüne geçilmesini sağlayabilir.

Sakarya Yenihaber Gazetesi,
02 Aralık 2016

Yorumlar