Seçilme yaşı ve temsiliyet tartışmaları



        Çarşamba günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Komisyonu'nda seçilme yaşının 25’ten 18’e indirilmesini öngören 3. madde kabul edildi. Yasanın uygulamaya geçmesi ile birlikte seçme yaşı olduğu gibi seçilme yaşı da 18’e indirilmiş olacak. Böylece biz gençlerin de mecliste temsil hakkı doğmuş olacak.

         Bu değişiklik, bir çok tartışmayı da beraberinde getirdi. Anayasa değişikliğini eleştiren bir kısım insanlar seçilmek için 18 yaşın uygun olmadığını, 18 -25 yaş aralığındaki bireylerin temsil kabiliyetinin olamayacağını ya da eksik olacağını  iddia etti.

         Seçimlerin genellikle siyasi sürecin tam kalbinde olduğu görüşü yaygındır. Liberal demokrasilerde sandık ve onun temsil ettiği düzenli seçimler elbette ki hayati derecede önemlidir. Çünkü seçimler demokrasi teorisinin pratikte uygulanan hâlidir. Bu bağlamda seçimlerin şekli, sürekliliği ve temsiliyet gücü demokrasinin gelişmesi açısından tartışılması ve iyileştirilmesi gereken son derece mühim konulardır.

       Siyasi bir ilke olarak temsil, bir bireyin ya da grubun daha geniş bir insan topluluğu adına  hareket etmesini sağlayan bir ilişki biçimidir. (Heywood, 2015) Adil ve rekabete dayalı olduğu zaman seçimler, taleplerin halktan hükümete aktarılmasını sağlayan bir araç işlevi görür.

            17.yüzyılda  İngiliz iç savaşı ile başlayan daha sonrasında 20.yüzyılın  ortalarına kadar devam eden global demokratikleşme hamlelerinin temelindeki sorun  temsiliyet sorunuydu. Tarihimizdeki temsiliyet tartışmaları ise Tanzimat dönemine kadar uzanmaktadır. Tanzimat fermanının ilânı, 1. Meşrutiyet ve 2. Meşrutiyetin ilânı, Meclis-i Umumiye’nin açılışı, TBMM'nin açılışı ve Cumhuriyet rejimine geçiş bu tarihi sürecin içindeki önemli gelişmelerdir. Nihaî olarak Cumhuriyet'e geçilmesi ile birlikte temsiliyet tartışmaları zirveye ulaşmış, örneğin tanzimattan beri tartışılagelen kadınların seçme ve seçilme hakları verilmiştir. Daha sonrasında çok partili sisteme geçilmiş ve temsiliyet güçlenmiştir.

           Toplumun ne kadar farklı kesimi ülkenin meclisinde temsil edilebiliyorsa ülkenin demokrasisi temsiliyet gücü bakımından o kadar gelişmiş demektir. Bu sebeple ben seçilme yaşının 18’e indirilmesini sonuna kadar destekliyorum. Biz gençlerin mecliste temsil kabiliyetimizin bulunmadığı görüşünü ise bu ülkenin gençlerine bir hakaret olarak görüyorum. 18 yaşına gelmiş bir birey seçme hakkına sahip olabilirken neden seçilme hakkına sahip olamasın?

           Keza bu değişiklik,  meclise sadece  18 yaşındaki vekillerin gireceği anlamına gelmiyor. 19,20,21,22,23 24 yaşındaki bireyler de bu şekilde seçilme hakkına kavuşmuş oluyor. Yani bu değişiklik sonrasında meclis 18 yaşındaki gençler ile dolmayacak elbette. Öyle olacakmış gibi davranıp tepki koymak sağlıksız bir muhalefet şeklidir. Öyle ki, komisyonda bu değişikliğe karşı çıkan HDP'nin seçim beyannamesinde seçme hakkının 16’ya seçilme yaşının 18’e düşürülmesi vaadinin olduğunu belirtmek isterim.

          Kanımca seçilme yaşının düşürülmesi ile birlikte seçim sisteminin de tartışılması gerekiyor. Çünkü, günümüzdeki sistemin temsil gücü alternatifleri arasında daha zayıf bir noktada bulunuyor. Bizler eğer demokrasiyi sokaktaki vatandaşın taleplerini devleti yönetenlere aktarabilmesi olarak ele alıyorsak şimdiye kadar bulunmuş temsil gücü en yüksek sistem iki turlu dar bölgeli seçim sistemidir.

          Türkiye’de insanlar seçim sistemi sebebiyle adaylara değil partilere oy veriyor. Partiler tarafından belirlenen listeler halkın önüne seçim yapması için veriliyor. Vatandaşların çoğu oy verdikleri partinin aday listelerindeki isimleri  bilmiyor. İki turlu dar bölge seçim sistemine geçilmesi ile birlikte insanlar seçimlerini partilere göre değil adaylara göre yapabilir, böylece gençlerin ve farklı toplumsal kesimlerin  mecliste temsil imkânı artmış olur.

 Sakarya Yenihaber Gazetesi,
30 Aralık 2016

Yorumlar