Zabıtalar ne iş yapar?


Kitabın ortasından gireceğim konuya. Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeceğim. Bu ülkenin en yozlaşmış mesleği nedir diye sorulsa ben hiç düşünmeden zabıtalık mesleği derim.  Neden böyle cevap verdiğimi ise, dünyanın en gereksiz işleri ile uğraşan bir meslek olduğu için şeklinde açıklarım.
Ben zabıtalık mesleğini devletin piyasaya müdahale etme ve piyasayı kontrol altında tutma aracı olarak görüyorum.

Zabıta, kanunda veya diğer yazılı metinlerde tanımlanmasına rağmen, uygulamada bir yere oturtulamamış bir meslek. Polis mi, asker mi, sivil mi? Bunlardan hem hiçbiri değil. Peki ne yapar zabıtalar?

Merakımızı giderebilmek için baktığımız Belediye Zabıta Yönetmeliği'nde sorunun cevabı olarak hem ucu açık  hem de gerekliliği tartışmalı bir çok madde gözümüze çarpıyor. Örneğin ilgili yönetmeliğin zabıtaların görev,yetki ve sorumluluklarını düzenleyen 10. maddesinin 5. fıkrasına göre   zabıtaların "Cumhuriyet Bayramında iş yerlerinin kapalı kalması için gerekli uyarıları yapmak, tedbirleri almak, bayrak asılmasını sağlamak"  gibi ilginç görevleri var.

Ayrıca herkesin malumu olan, belediyelerden izin almadan (!) ekmek parasına düşen sokak satıcıları, seyyar satıcılar, sokak sanatçılarının da bu işlerde bulunmasının engellenmesi zabıtaların görevlerinden birkaçı.  Ya da ilde, ilçede bulunan umumi çeşmelerin kırılmasını önlemek, kırılırsa kıranın bulunması gibi yüce görevleri  de mevcut.

Hatta zabıtaların pazar, hal gibi yerlerde ürünlerin kalitesini geçin fiyatına yani direkt olarak piyasaya bile müdahale edebilecek derecede yetkileri var. Peki neden?  Gerçekten buna ihtiyacımız var mı? Bu soruya yanıt olarak zabıtaların neden gerekli olduğunu sayacak olanlar çıkacak elbette. Ben onlara şunu sormak istiyorum, zabıta kurumu var da onlarca dilencinin (ki bunların çoğu dilendirilen çocuklardan oluşuyor)  önüne neden geçilemiyor? Madem seyyar satıcılar kötü, neden bunlardan bazıları dövülüp darp edilirken bazılarına tolerans tanınıyor?

Zabıtalar konumuz olduğu için, seyyar satıcılara ve pazarlara da değinmek  istiyorum.  Medyaya sık sık yansıdığından dolayı, zabıtaların seyyar satıcıları dövme hadiselerine alışığız. Bu hakkı kendilerinde nereden buldukları,  ya da böyle bir hakkın kendilerine nasıl verilebildiğini ise tartışmıyoruz hiç. Bu zorbalıklar bize normal geliyor. Oysa normal falan değil.

Hatırlarsınız, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından meydan nöbetlerinde seyyar satıcılara müdahale edilmemişti. Meydanların her tarafında seyyar satıcılar yiyecek içeceklerden tutun, kıyafetlere kadar bir çok şey satmıştı. Satılan ürünlerin hem fiyatları alternatiflerine göre daha düşüktü hem de kalitesi diğerleri ile yarışabilecek seviyedeydi. Bunu iktisadi bir okumayla "Piyasa kendini dengeler" sözü ile açıklayabiliriz. Orada bulunan seyyar satıcılar hem kendileri hem de ürünleri hakkında olumsuz bir algı oluşmasını, bundan dolayı da müşteri kaybetmemek için ürünlerinin kalitesine çok dikkat ediyorlardı hem de saçma sapan vergilerle uğraşmadıkları ve diğer rakipleri ile yarışabilmek için fiyatı olabildiğince düşürüyorlardı. Böylece biz, hem çok uygun fiyata çok lezzetli atıştırmalıklar yiyebiliyorduk. Hatta, hiç unutamam, demokrasi nöbetlerinden birinde zabıtaların bir seyyar satıcıdan köfte-ekmek yediklerini  görmüştüm.  Demek ki seyyar ticaret o kadar da korkulacak bir şey değil.
Bir de zabıtaların piyasaya müdahale edebilme hakları var ki, insan gerçekten hayret ediyor. Yani bir zabıta bir pazaryerine gittiğinde orada satılan bir ürünün fiyatının çok yüksek olduğu gerekçesi ile fiyatı değiştirtebiliyor. Böyle bir şey olabilir mi? Ticaretin doğasına, mantığına, işleyişine aykırı her şeyden önce.

Zabıtaların varlığını, görev ve yetkilerini "böyle gelmiş, böyle gider" demeden  tartışmamız gerekiyor.

Sakarya Yenihaber Gazetesi,
20 Ocak 2017

Yorumlar