Neden okulsuz toplumu tartışmalıyız?

okul ile ilgili görsel sonucu
Günümüz dünyasında tüm  toplumlarda 'okullaşma' çok büyük bir prestije sahipdir. Eğitimin zorunlu olması ve devlet tarafından 'ücretsiz' (asla ve asla ücretsiz değildir, olamaz da) verilmesi neredeyse Yaratıcının bir emriymiş gibi sorgulanmadan kabul görmekte , bir dogmaya dönüşmekte ve daha kötüsü bu dogma  kendisine büyük taraftar bulmaktadır.  Kendisine çok sayıda taraftar bulan dogmalar, bir süre sonra gerçek ya da doğru sanılmaya başlanır, aksini düşünenler ise linç edilir. Tıpkı Dünya'nın düz olduğu dogmasına inanıp bunu gerçek sanan ve Dünya'nın yuvarlak olduğunu söyleyen Galileo'yu linç eden insanlar gibi.

Modern anlamda kullandığımız "okul" kavramının mazisi, sandığımızın aksine çok eskiye değil sadece birkaç yüzyıl öncesine dayanmaktadır. İlk olarak  İngiltere'de hümanizm akımlarının bir etkisi olarak ortaya çıkan modern okul kavramı, oradan Kıta Avrupa'sına geçerek Prusya'ya kadar ulaşmıştır. Prusya'da modern okulun, devletler açısından işlevselliği fark edilmiş ve bunun üzerine gidilmiştir. Peki Prusyalıların fark ettiği modern okulun işlevselliği neydi?

Prusyalılar, modern okul kurumu aracılığı ile devletin insanlar üzerindeki hakimiyetini artırabileceğini keşfetti. Küçük yaşlarda ailelerinden alınarak devletin resmi ideolojisi empoze edilen çocuklardan istenilen sadık birer asker olmaları ya da itaatkar bir vatandaş olmalarıdır. Kim ne derse desin, modern okulun altında yatan amaç budur. Prusyalılar bunu keşfettikten sonra eğitimi 'ücretsiz' ve zorunlu hale getirmişlerdir. Zaman içerisinde bu sistem, tüm modern devletlerde uygulanmaya başlamıştır.  İtalyan yazar Ivan  Illich  "Okulsuz Toplum" isimli kitabındaki "Okulu neden devlet kurumu olmaktan çıkarmalıyız?" soru, tam olarak bundan kaynaklanmaktadır.

Türkiye'de  yüz yılı aşkın süredir (İttihat ve Terakki döneminde tohumları atılan, günümüze kadar ulaşan)  uygulanan/ amaçlanan da devletin resmi ideolojisini vatandaşlara empoze edilmesidir. Yıllar boyunca öğrencilere her sabah asker nizamında  okutulan "Andımız" ve  günümüzde hala yürürlükte bulunan Tevhid-i Tedrisat Kanunu bunun en net örnekleridir.  Günümüzden örnek vermek gerekirse, iktidar partisinin dindar nesil yetiştirme projesi bunun en açıklayıcı örneklerindendir. Oysa devletlerin ne dindar, ne Kemalist, ne sosyalist, ne liberal ne de başka bir ideolojiye asker yetiştirme hakları da yetkileri de olmamalıdır. Çocuğun üzerindeki bu hak ve yetki sadece ve sadece ailelere aittir.

Peki, amacı toplum mühendisliği olan bir okullaşmadan bilimsel başarı elde edilebilir mi? Yaşayarak tecrübe etmekteyiz ki, hayır. Eğitim, ideolojik olarak yapılabilecek bir şey değildir. Matematik, dünyanın her yerinde matematiktir.

Modern okul ile eğitim  kavramları aynı şey değildir. Bu ikisinin aynı şey olduğunu sanmak ise insanlar tarafından sık sık yapılan bir yanlıştır.  Eğitim, hayatın her aşamasında olan gönüllü, özgür ve özgün bir insan faaliyetidir. Modern okul ise, hayatın belirli bir süresinde var olan, devletler tarafından toplum mühendisliği amacı ile zorunlu uygulanan bir sistemdir.

Eğitim; bilimin, teknolojinin, medeniyetin gelişmesine katkı sunar. Modern okulun ise böyle bir kaygısı yoktur, onun tek amacı tek tip insan oluşturmaktır.  Eğitim denilen şeyin, dört duvar arasında belirli yaşlarda ve günün belirli saatlerinde yapılamayacak bir insan faaliyeti olduğunu fark etmek çok da zor değil. Amerika'yı tekrardan keşfetmeye gerek yok.  Modern okul kurumu üzerine tekrar düşünüp, tabuları yıkıp okulsuz toplumu tartışmalıyız. Eğer derdimiz gerçekten "eğitim" ise.

Sakarya Yenihaber  Gazetesi, 25 Ağustos 2017

Yorumlar

Yorum Gönder