“Daha çağdaş, daha ileri ülkelerde” üniversiteye geçiş nasıl?

yekta saraç ile ilgili görsel sonucu

Ülkemizde, herhangi bir alanda (sağlık, siyaset, eğitim, yönetim) ne zaman bir değişiklik yapılacak olsa, o değişiklik “Çağdaş uygarlık seviyesi, Avrupa standartları” gibi laflarla meşrulaştırılmaya çalışılır. Başlıktaki “Daha çağdaş, daha ileri ülkeler” lafı da, bana ait değil. Yüksek Öğrenim Kurumu Başkanı Yekta Saraç’a ait. Saraç, dün gerçekleştirdiği basın açıklamasında üniversiteye geçiş sistemindeki değişiklikleri bu sözlerle savunma ihtiyacı duydu. Yapılan son değişiklikle birlikte ülkemizdeki üniversiteye geçiş sisteminin, “daha çağdaş, daha ileri ülkelerde” bulunan üniversiteye geçiş sistemlerine benzetilmeye çalışıldığını söyledi.

YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın açıklaması sonrasında, ‘daha çağdaş, daha ileri’ ülkelerdeki yüksek öğrenime geçiş sistemlerinin nasıl olduğunu araştırdım.

Dünyanın birçok ülkesinde üniversitelere öğrenci alınırken çeşitli kriterlere göre değerlendirme yapılıyor. Öğrencilerin kişisel nitelikleri ve yetenekleri ölçülmeye çalışılıyor. Öğrencinin kendisi için doğru olan bölüme yerleştirilmesini sağlamak amacı güdülüyor. YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın bizden daha çağdaş, daha ileri olduğunu belirttiği ülkeler sanıyorum ki Afrika değil Avrupa ülkeleri. Peki Avrupa ülkelerinde durum nasıl?

Avrupa’da üniversiteler genel olarak öğrencileri sınavsız kabul ediyor. Öğrenciler, ortaöğretim süreci boyunca  elde ettikleri beceri ve kazanımlara göre üniversitelere yerleştiriliyorlar. Almanya’da lise eğitimindeki başarısına göre öğrencinin hangi üniversitede okuyacağına karar veriliyor. Bazı Avrupa ülkeleri, lise yeterlilik sınavı uyguluyor. Bu sınavlar hem liseleri değerlendiriyor hem de üniversitelere öğrenci yerleştirmede kullanılıyor.

Avrupa’da en iyi işleyen sistem olarak İngiltere ön plana çıkıyor. Eğitimde bireyciliği esas alan İngiliz sisteminde, öğrencilerin lisede seçtiği derslerdeki başarısı üniversiteye geçişte etkili oluyor.  Örneğin bir öğrenci  lisede; matematik, fizik, kimya seçtiyse bu derslerdeki başarılarına göre bu derslere göre öğrenci alan üniversitelere yerleştiriliyor. Böylelikle öğrencilerin bireysel ilgi ve alakaları, beceri ve yetenekleri göz önünde bulundurularak ortaöğretimin daha etkili olmasını sağlıyorlar.

Avrupa’dan çıkıp Amerika’daki üniversiteye geçiş sistemine baktığımızda birden fazla kriter bulunduğunu görmekteyiz. Öğrencinin lise başarısı, referans mektupları ve SAT adı verilen merkezi bir sınavdan alınan puan üniversiteye öğrenci seçiminde önemli olan etmenler.

Bu sistemlerin yanında Dünya üzerindeki bazı saygın üniversiteler “Başvuru-Kabul” sistemi adı verilebilecek bir sistemle öğrenci kabul ediyor. Bu sistemde, o üniversitede okumak isteyen öğrenci lise hayatı boyunca yaptığı faaliyetleri ve geleceğe yönelik proje/hayallerini yazarak başvuruda bulunuyor. Bu başvuruyu değerlendiren üniversite, öğrenciyi mülakata çağırıyor ve eğer uygun görürse üniversiteye kabul ediyor. Duke Üniversitesi,Yale Üniversitesi, MIT, Harvard Üniversitesi, Stanford Üniversitesi bu şekilde öğrenci kabul eden üniversitelerden sadece birkaçı. Türkiye’de de son yıllarda Bahçeşehir Üniversitesi bu şekilde öğrenci kabul etmeye başladı.

YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın bizden daha gelişmiş ve ileri olduğunu söylediği ülkelerin yüksek öğrenime geçiş sistemlerine baktığımız zaman, şu anda bizde mevcut bulunan sistemle alakası olmadığını ve alınacak çok yol olduğunu görmekteyiz. Sınav sisteminde değişiklik yapılacağı ilk gündeme geldiğinde yazdığım yazıda “Eğer sadece sınavın ismini değiştirip birkaç değişiklikle işi bitirecekseniz, bırakın hiç dokunmayın biz çıktığımız yolda devam edelim” demiştim. Maalesef ki dediğim gibi oldu, YGS ve LYS olan sınavın ismi Yükseköğrenime Geçiş Sınavı (YKS) olarak değiştirildi.

Üniversitenin bir bilim yuvası olduğunu, eğitimi devlet kurumu haline getirmenin yanlış olduğunu, üniversitenin iş sahibi olmak için okunmayacağını, üniversitenin bilgi üretim merkezi olup nitelikli bireyler yetiştirmek için var olduğunu, eğer insanlar ilgi,alaka ve  yeteneklerine göre üniversitelere gitmez de farklı üniversitelere giderse başarılı olamayacaklarını anlamalıyız. Anlatmalıyız.

Dipnot: YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın “bizden çağdaş ve ileri” olduğunu söylediği ülkelerin eğitim sistemlerine ulaşabilmemiz için önce zihniyeti değiştirmemiz daha sonra da kırk fırın ekmek yememiz gerekir.

Yorumlar