Eğitimde müfredat problemi

müfredat ile ilgili görsel sonucu


Öyle bir eğitim sistemine sahibiz ki, neresinden tutsak elimizde kalıyor. Okulların yetersizliği, okulun öğrenciler için cazip bir yer olmaması, sosyal faaliyet alanlarının eksikliği, bir türlü kaldırılamayan sınav sistemi, eğitimin finansmanı meselesi vs. Tüm bunların yanında, eğitim sistemimizin en temel sorunlardan birini 'müfredat' problemi oluşturuyor.


Müfredat problemini iki farklı açıdan ele almamız gerekir: 1-Uygulanan müfredatın ağır olması, 2- Tüm Türkiye'de uygulanan tek bir müfredatın olması.


  • Uygulanan müfredatın gereğinden fazla şişik ve ağır olması

Eğitimin her aşamasında, ilkokuldan ortaöğretime kadar hazırlanan müfredat çok ağır. Özellikle de lise müfredatı. Bu konuda; öğretmenler, öğrenciler ve uzmanlar hemfikir. Çok fazla ders saati, çok fazla konu ve çok fazla gereksiz ayrıntı...


Bunun yanında farklı kademelerdeki öğrenciler için hazırlanan müfredatlar bile birbirleri ile tutarlı değil. Liseye geçtiğinizde, size ortaokulda aslında (neredeyse) hiçbir şey öğretilmediğini keşfediyorsunuz. Üniversiteye geçince ise lisede öğrendiklerinizin çoğunun yanlış ya da eksik olduğunu.


Ortaokulda 4 olan ders sayısı lisede seçmeli dersler dışında 9'a çıkıyor. Ayrıca ikinci dil olarak Almanca da zorunlu olarak müfredata koyuluyor. 3. sınıftan itibaren çocuklara İngilizce dersi vermeye başladığımız ve bunu yaklaşık 10 sene devam ettirdiğimiz halde İngilizce'yi konuşabilen, okuyabilen ya da anlayabilen öğrenci sayısı bütün öğrencilerin içinde sadece küçük bir azınlığı oluşturuyor. Hayatımızın her an içinde olan İngilizce'yi bile 10 senede doğru düzgün öğrenemezken/öğretemezken bir de bunun yanında Almanca'yı zorunlu olarak müfredata ekliyoruz fakat haftada sadece 1-2 ders işleyerek onda da ilerleme kaydedemiyoruz.


Kısacası; dersler fazla, konular fazla, formüller fazla...


Lisans düzeyinde öğretilmesi gereken, sadece mühendislerin işine yarayan "Türev, İntegral" gibi konuların lisede, bütün öğrencilere öğretilmesi ise daha vahim.


Eski Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, katıldığı her toplantıda, yaptığı her konuşmada eğitim müfredatının gereğinden fazla şişik ve ağır olduğunu söylüyordu. 2016 yılında MEB, müfredatın sadeleştirilmesi için bir adım atarak bazı konuyu daralttı ya da kapsam dışı bıraktı. Bu her ne kadar iyi bir gelişme olsa da, yeterli değil. Müfredatın ağırlığı problemi hâlâ devam ediyor.


  • Tek müfredat problemi

Tevhid-i Tedrisat kanunu ile birlikte, tüm Türkiye'de ortak bir müfredat uygulamasına karar verildi. O günden günümüze kadar, Türkiye'de bulunan tüm eğitim kurumlarında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenen tek ve ortak bir müfredat kullanılıyor.


Bu noktada, tabularımızı kırmak pahasına sormamız gereken bazı sorular var:
  1. Tüm ülkede kullanılan aynı müfredat, farklılık gösteren bölgelerde aynı başarıyı getiriyor mu
  2. Her okulda farklı bir müfredat uygulanabilir mi?
  3. Müfredatı devlet yetkilileri mi yoksa öğretmen ve öğrenciler mi hazırlamalı?


Eğitimin amacı, düşünme yetisine sahip olan insanların öğrenmelerine yardımcı olmaktır. Eğitimi iyileştirmek için çözüm müfredatı iyileştirmek, eksikliklerini tespit edip düzeltmeye çalışmak değil. Bunun çözüm olmadığını yaşayarak tecrübe edeceğiz, çünkü yaşanmış tecrübelerden faydalanmamak gibi garip bir yapımız var. Peki çözüm ne? Çözüm basit. Yazılarımda da sık sık kullandığım, altını doldurmaya çalıştığım, artık bir slogan haline gelen “Eğitimde başarının yolu çoğullaşmadan geçer” fikri çözüm.


Zira, her alanda olduğu gibi, eğitimde de merkezi planlama ve tekelleşme her şeyi mahfetmekten başka bir işe yaramıyor. Yaramayacak da.


Eğitim konusunda uzman kişiler ders müfredatının belirlenmesi konusunda ülke sınırlarının dışına çıkılması gerektiğini söylüyorlar. Çünkü sınırların kalktığı günümüz dünyasında tüm insanlığı ilgilendiren bazı sorunlar da var.


Sakarya Yenihaber Gazetesi, 16 Şubat 2018

Yorumlar