24 Haziran seçimleri: Halk mesajını verdi


24 Haziran erken seçimleri; dün, tarihi bir katılımla gerçekleşti. 16 Nisan referandumunun ardından, yeni sistemin ilk seçiminin Kasım 2019'da yapılması planlanıyordu. Fakat, yerel seçimlerin olması, jeopolitik siyaset arenası ve bazı siyasi hesaplar, seçimin erken bir tarihe alınmasına sebep oldu. Türkiye'nin, başkanını seçeceği bu seçim, ilk olması sebebiyle hayati öneme sahipti.

Süreci hepimiz az-çok biliyoruz. Cuma günü, Sakarya Yenihaber Gazetesi'nde, köşemde yazdığım yazıda da belirttiğim üzere, bundan önceki seçimlere göre bence çok daha verimli bir seçim süreci geçirdik. Yeni sistemin getirdiği 100.000 imza ile aday olabilme, ittifak yapıp baraj sorununu kaldırabilme gibi değişiklikler, Türkiye siyasetine yeni bir hava getirdi. Bu havanın topluma olumlu yansıdığını düşünüyorum.

Türkiye, dün, yani 24 Haziran seçimlerinde tarihinin en yoğun katılımlı seçimini gerçekleştirirken belki de en güvenilir seçimine imza attı. Bütün partilerin gönüllüleri ve partilerden bağımsız gönüllüler sandıklara sahip çıkmak için azami gayret gösterdiler. Benim yazıyı kaleme aldığım saat gece 3 sularında ise herkesin ortak fikri, seçimde bir absürtlük yaşanmadığı yönünde. Bu, Türkiye'deki seçimlerden sonra pek görmeye alışık olduğumuz bir manzara değil.

Her seçimden sonra, klasik bir söz gündeme gelir: "Seçmen, mesaj verdi!". Bu, tamamen doğru olmayıp, yanlış da olmayan bir durum.  Gerçekten de seçim sonuçları, her partiye bir mesaj niteliği taşıyor hem ülke genelinde hem de şehirler bazında. Örneğin Sakarya yerelinde ele alacak olursak, AK Parti ilk defa 7 milletvekili arasında 5'in altına düştü. Bunun en önemli sebebi, Sakarya'nın şimdiye kadar Sakaryalı milletvekillerinden pek bir fayda görememiş olması. Cumhurbaşkanlığı seçiminin, milletvekilliği seçiminden ayrı yapılması ile birlikte, Cumhurbaşkanı Erdoğan Sakarya'daki oyunu korurken, hatta artırırken, AK Parti bir milletvekili daha kaybetti önceki seçimlere göre.

Türkiye geneli sonuçlara baktığımızda ise, göze çarpan ayrıntıları madde madde inceleyelim:

Erdoğan'ın birinci turda, iyi bir oy oranı ile başkan seçilmiş olması. Böyle bir sistemde, bu oyu alabilmek gerçekten büyük bir başarı. Ben, Erdoğan'dan sonra hiçbir liderin ilk turda %50'yi aşabileceğini sanmıyorum.

Halk Erdoğan'a "Bu sistemi seninle değiştirdik, seninle uygulamaya sokacağız." dedi.

AK Parti, aslında şaşırtıcı olmayan bir şekilde bir önceki seçime göre oldukça düşük bir oy oranına sahip oldu. 1 Kasım'da %49 olan partinin oyu  %42'lere kadar geriledi. Bunda en büyük pay, Cumhurbaşkanlığı seçimi ile milletvekili seçimlerinin ayrı pusulalarda yapılıyor olmasıydı kanımca.

Halk, AK Parti'ye, "Sadece Erdoğan'ın adına güvenerek siyaset yapmayın. Sorunlarımızla ilgilenin. Bizi en iyi şekilde temsil edin. Yoksa milletvekili seçiminde oylarımız kaygan olur." dedi. 

Milliyetçi Hareket Partisi, Devlet  Bahçeli dışında herkesin beklediğinden çok daha yüksek bir oy aldı. Özellikle İyi Parti'nin kurulmasından sonra tabanını kaybettiği  iddiası çokça gündeme gelen MHP, ittifak olmasa dahi barajı geçecek oy alarak önemli bir başarıya imza attı. Bu oy oranının altında, Bahçeli'nin 15 Temmuz gecesi tutumu ve referandumda oynadığı kilit rol etkili oldu. Erdoğan'a oy veren birçok AK Partili, milletvekili seçiminde MHP'yi tercih etti.

Halk, MHP'ye 15 Temmuz'da ve referandum sürecindeki tavrından olayı teşekkür etti. Eğer yapıcı muhalefet olmaya devam edersen, oylarımız seninle dedi. 

Muharrem İnce, bu seçimin kazananlarından biri oldu.  Propaganda sürecinde, "Demek ki böyle de muhalefet olunabiliyormuş" dedirtti herkese. Özellikle CHP'nin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun tahtı şu anda fena halde sallanmış durumda. Çünkü CHP'nin oyları bir önceki seçime göre %3 azalırken, Muharrem İnce CHP'den %8 daha fazla oy kazanmayı başardı. CHP kıyı kesimlerdeki mutlak hakimiyetini bile bir ölçüde kaybetti.

Halk Muharrem İnce'ye, "Bu iş burada bitmesin, CHP'nin başına geç ve bizi bu akıl tutulmasından kurtar." dedi.

Beni tanıyanlar, siyasi okumalarımdan haberdar olanlar bilirler ki; en başından beri İyi Parti'nin bir balon olduğunu düşünenlerdenim. Seçim sonuçları da beni yanıltmadı. Elbette bu biraz da nereden baktığınıza bağlı. Mesela, eğer yeni kurulmuş bir parti olmasını ve erken seçimle bir anda kendini seçimde bulduğunu göz önünde bulundurursak aldıkları oy yüksek ve başarılı bile sayılabilir. Ama İyi Parti ve Akşener, devleti yönetmeye bir alternatif değil, hiç olmadı ve hiç olmayacak. İyi Parti meclis seçimlerinde %10'u geçmeyi başarırken meclise 45 milletvekili gönderdi. Her gittiği yerde Cumhurbaşkanı olacağından emin olduğunu söyleyen ve hatta kendi tabanını buna inandıran Meral Akşener ise %7'de kaldı.

Halk, İyi  Parti'ye "İyi değilsin." dedi.

24 Haziran seçimlerinde herkesin merakla yüzde kaç oy alacağını beklediği asıl parti ise HDP idi. Kürt siyasi hareketini temsil etme iddiasında bulunan fakat terör örgütleri PKK,PYD, YPG ile arasına bir sınır koyamayan HDP'ye de seçmen iyi bir ders vermiş oldu. HDP, kendisine verilen belki de son şansı iyi kullanmalı ve artık sivil, demokratik siyasetin aktörü olmalıdır. Aksi takdirde, eski hatalarını devam ettirirlerse, sıçrayan çekirge misali tarihin çöplüğüne atılırlar.

Halk, HDP'ye "Demokratik sivil siyasetin kapılarını bir kez daha açıyorum, bu sefer boşa çıkartma" dedi.

24 Haziran seçimlerinin sonuçları ile ilgili ilk kişisel değerlendirmelerim bunlar. Umarım bütün partiler, seçmenlerin kendilerine verdikleri mesajları iyi bir şekilde alırlar. Bugünden itibaren artık yeni sistem ve yeni uygulamaları konuşmaya, tartışmaya başlayacağız. Türkiye, artık yeni bir yönetim sistemini uygulamaya sokuyor. Şimdiye kadar kısmen uygulanmış olsa da, artık bir çok şey eskisi gibi olmayacak.

Seçim sonuçları ülkemize hayırlı olsun.

Yorumlar