Türkiye'de gazeteler kaç yıl dayanabilir?



Türkiye’de ve Dünya’da kağıda basılı gazeteler günden güne kan kaybediyor. Haftalık ve aylık olarak yayımlanan gazeteler zaten gündemimizden çıkalı çok oldu, bununla birlikte günlük gazetelerin ömrü de her geçen gün kısalıyor.

Teknolojinin ilerlemesi ile birlikte “anlık haberleşme” dediğimiz kavram gündemimize girdi. Artık Dünya’nın herhangi bir yerinde gerçekleşen bir olayı bambaşka bir yerdeki bir kişi dakikalar içerisinde öğrenebiliyor. Bu durum beraberinde bir bilgi kirliliği getirse de, yeni medya olarak adlandırdığımız bu yapı zaman içerisinde kendi kontrol mekanizmaları ortaya çıkıyor. Artık dakikalar içerisinde sadece bir haberi almakla kalmıyor, aynı zamanda onun doğruluğunu da test edebiliyoruz.

Günlük olarak kağıda basım yapan gazetelerin, yeni medya olarak adlandırdığımız yapı ile mücadele edebilmesine ben şahsen imkansız gözüyle bakıyorum. İnsanlar, bir habere anında ulaşabilirken neden dünün haberleri ile ilgilensin? Hele de bizim gibi neredeyse her saat başında gündemin değiştiği bir ülkede.

Benim savunduğum bu düşünceye getirilen ciddi eleştiriler var. Basın dünyasında sayısı az da olsa, kağıda basılı gazetenin yok olmayacağını, güç kaybetse bile varlığını sürdüreceğini düşünenler var. Bu kişilere göre, günlük kağıda basılı gazeteler bilgileri anlık olarak iletemese bile daha haberleri derli toplu, daha doğru verdiği fikrindeler. Onlara göre, teknoloji insanları gazete kokusundan ayıramayacak.

Daha önce birçok kez yazdığım üzere, benim bu konudaki iddiam kağıda basılı gazete dediğimiz matbu gazetelerin en fazla 10 yıl içerisinde hayatımızdan çıkacağı yönünde. Muhtemelen bir sonraki kuşak matbu gazetenin ne olduğunu bizden dinleyecek, basın müzelerinde inceleyecek. Bu öngörümü hem Dünya geneli hem de Türkiye için geçerli olarak dillendiriyordum. Fakat bu noktada düşüncelerimde bir değişme oldu. Türkiye’deki matbu gazetelerin -bu gidişle- 10 yıl bile dayanamayacağını, en fazla birkaç yıl içerisinde yok olacaklarını düşünüyorum.

Bu iddiamın ekonomik kriz, kağıt fiyatları, teknolojinin ilerlemesi gibi teknik sebepleri var elbette. Fakat ben bu kadar büyük bir iddiayı sadece teknik sebeplere dayandırmıyorum. Teknik sebeplerin üstesinden belki bir şekilde gelinebilir ama medyanın asıl problemi olan, içeriden içeriden gazetelerin sonunu getiren şey medyadaki tekelleşme ve yozlaşma durumu.

Türkiye’de çoksesli bir gazete yapısından bahsetmek pek mümkün değil. Daha kötüsü ise mevcut gazetelerin, “gazete” olmaktan bir hayli uzak olması. Gazetecilik faaliyetinin olmadığı bir dönemde kağıt parçalarından gazete diye bahsedebilir miyiz? Bize bildiklerimiz dışında bir şey söylemeyen, aynı şeyleri papağan gibi tekrar etmekten ibaret olan bu nesnelere gazete demek ne kadar mümkün? Bu, A veya B gazetesi için değil neredeyse tüm gazeteler için geçerli Türkiye’deki.

Aşırı derecede yozlaşmış bir medyadan bahsediyoruz. Kameranın arkası, kameranın önünde gördüğümüz pespayelikten çok daha fazlasına sahne oluyor. Eğer söz konusu pespayelikse, Türkiye medyasının durumu hep böyleydi diye düşünebiliriz. Gerçekten de Türkiye’deki medyanın sicili hiç temiz değil. Fakat şu da bir gerçek ki, medyadaki pespayelik hiç bu kadar normalleşmemişti. Yozlaşmanın normalleşmesi beraberinde çöküntüyü getirir, unutmamak lazım.

Anlayacağınız, birtakım medya yetkililerinin sandığı gibi gazeteler ucuz olduğu, içindeki tüm köşe yazıları internete eklendiği için okunmuyor değil. Gazeteler, işte bu yozlaşma yüzünden artık okunmuyor.

Dünya’nın her yerinde basın yayın organlarının yayınladıkları kadar gizledikleri şeyler olduğu bilinir. Türkiye’de ise durum çok daha ileri bir boyutta. İnsanlar artık gazetelerin bir kamuoyu aracı olduğu görüşünden neredeyse tamamen uzaklaşmış durumda.

İşte tam olarak bu sebeplerden dolayı, er ya da geç  ömrü tükenecek olan basılı gazetelerin Türkiye’de Dünya’ya göre çok daha erken bir zamanda hayatımızdan silineceğini düşünüyorum. Vatan ve Habertürk gazeteleri gibi. Tabii ki kimsenin okumadığı, neredeyse hiç etkisi olmayan gazetelere devlet eliyle paralar akıtılmaya devam etmediği sürece...

"Dipnot: Bu yazıda bahsettiğim meseleler ulusal gazeteler için geçerli. Yerel gazetelerin en büyük gelir kaynağı olan resmi ilanların bir tehdit unsuru gibi kullanılması sonucunda yerel basının hali ise çok daha içler acısı..."

Yorumlar