S-400 Almak ya da Almamak, İşte Bütün Mesele Bu

s-400 ile ilgili görsel sonucu
  Geride bıraktığımız aylarda, seçim meseleleri gündemimizi fazlasıyla işgal etti. YSK'nın "garabet" olarak nitelendirdiğim kararı ile yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye  Başkanlığı seçimlerini geride bırakmanın rahatlığı ile artık ülkenin asıl meselelerine odaklanma zamanı geldi. 

Türkiye'nin şu anda en öncelikli üç gündem konusu; ekonomik durum, S-400 meselesi ve Doğu Akdeniz'de yaşananlar. Ben bu yazıda, S-400  meselesini ele almaya çalışacağım.

Türkiye'nin  Patriot savunma sistemlerini istemesi ama isteğine ulaşamamasının ardından gelinen süreçte önümüzdeki ay Rus yapımı S-400 hava savunma sistemlerinin nakline başlanacağı açıklandı. Türkiye'nin, bir NATO ülkesi olmayan (NATO'nun Rusya'ya karşı kurulduğunu da unutmamak lazım) Rusya'dan bir hava savunma sistemi alacak olması başta ABD  olmak üzere birçok NATO ülkesinden tepkiyle karşılandı. 

Bu konuda Türkiye'de tam bir bilgisizlik ve akıl tutulması yaşandığı görüşündeyim. Zira ilk başlarda ABD ve NATO'ya siyasi şantajda bulunmak için dillendirilen bu olayın ciddiye binmesi, Rusya'ya milyonlarca lira verilerek alınacak S-400'lerin artık bir 'milli mesele' halini alması gerçekten akılla, mantıkla izah edilebilir değil.

Yazılarımda sık sık ifade ettiğim üzere, Türkiye, bir süredir Rusya tahakkümü altında. Bu tahakküm, medyadan siyasete her alanda kendini hissettiriyor. Rus uçağının düşürülmesi, Rus büyükelçisinin öldürülmesi gibi hadiselerden sonra yaşananlar bizi adeta Rusya'nın tahakkümü altına soktu. Rusya'nın Sputnik Türkiye gibi medya organları üzerinden Türkiye'nin politikalarını etkilemesi, devlet kademelerinde "Avrasyacı" olarak bilinen kişi ve kişilerin gücünü artırması ya da güç kazanması ile birlikte bu süreç ayrı bir boyut kazandı.

Şu anda Türkiye, S-400 olayı ile birlikte Batı ve  NATO ittifakından tamamen kopartılmaya çalışılıyor. Fakat iyi bir gözlemciyseniz, bu kopuşun sebebi Türkiye'yi kendi aralarına almak değil.  Rusya başta olmak üzere, Çin'in ve İran'ın Türkiye'den pek de hazzettiği söylenemez. Hatta İran'ın Türkiye'ye bakışı bilinen bir gerçek. 

Peki S-400 alımı neden bu kadar büyük bir tepkiye sebep oldu? Bu soruyu başta Cumhurbaşkanı Erdoğan da olmak üzere tüm devlet kademeleri sesli bir şekilde dillendiriyor. Gariptir, çünkü bu sorunun cevabı basit.

NATO üyesi bir ülkenin, NATO üyesi ülkelerin Rusya, Çin ve İran'la savaşın eşiğinde olduğu bir dönemde, stratejik anlamda birliğin en önemli üyelerinden biri olan Türkiye'nin "düşmanlardan" savunma sistemi alacak olması ister istemez bir tepki yaratıyor. Ayrıca bu savunma sisteminin yazılımlarının, NATO üyesi ülkelerin uçaklarını (Türkiye'nin uçakları dahil) düşman olarak görüp, Rusya, Çin ve İran'ın uçaklarını düşman olarak görmüyor oluşu bile başlı başına bir garabet.

Bu noktada, önceki dönemlerde NATO'nun Türkiye'ye karşı tutumu da oldukça eleştirilmesi gereken bir durum. Evet, NATO üyesi ülkeler Türkiye'nin stratejik değerini ve birlikte olmasının önemini anlayamadılar, buna uygun davranamadılar ama bu durum, Türkiye'nin birlikten tamamen kopup, kendini Rusya ve İran gibi ülkelerin yanına atmasına gerekçe değil.

Türkiye'nin önümüzdeki süreçte bu yanlış yoldan dönebilmesi için yapması gereken / yapabileceği iki seçenek var:

1-) Türkiye, S-400 alımından vazgeçecek.  Bu seçeneğe şahsen pek ihtimal vermiyorum. Çünkü böyle bir karar, gerek iç politikada, gerek de dış politikada Türkiye'nin ve  Türkiye'yi yönetenlerin imajına çok ağır bir kara leke oluşturur.

2-) Türkiye, S-400'leri alacak fakat kullanmayacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın telefon görüşmesinde teklif ettiği, ABD Başkanı Trump'ın da kabul ettiği S-400 Ortak  Çalışma Grubu bana bu ihtimalin daha olası olduğunu düşündürüyor.

Ne Patriotlar,ne ABD ne de NATO bizim iyiliğimizi düşünmüyor evet.   Fakat biz onlara, onlar da bize muhtaç durumdayız. Böyle kritik bir dönemde NATO'dan kopup Türkiye'nin dost görünümlü düşmanları olan ülkelerin yanına sığınmamız, geri dönülmesi imkansız sonuçlara sebep olabilir. Ben Türkiye'nin bu hataya düşeceğini düşünmüyorum. 

Sakarya Yenihaber Gazetesi (28 Haziran Cuma)

Yorumlar