"Dostoyevski bir budalaydı, bunun hakkında bir kitap bile yazdı" *

Liberalizm, genel olarak zenginlerle özdeşleştirilir. Bunun sebebi, liberalizmin ekonomik ayağı olan serbest piyasa kapitalizminin (zenginleri değil)  zenginliği savunmasıdır. Zenginliği savunan tek ideoloji olmasına rağmen; ilginçtir ki, liberalizmi savunanlar genellikle sermaye sahipleri ya da "zenginler" olmamıştır. 

elon musk ile ilgili görsel sonucu

John Locke'un doğal haklar kuramında bahsettiği, insanların, insan oldukları için doğuştan sahip olduğu 3 haktan biri mülkiyet hakkıdır. İnsanların mülkiyet hakkını, doğal hak olarak kabul eden John Locke gibi liberal filozoflar, bundan dolayı servet edinmeyi ve biriktirmeyi de bir hak olarak görmüş, savunmuşlardır. Bu yüzden liberalizm bir burjuvazi ideolojisi olarak bile anılmıştır tarih boyunca.


Ekonomik özgürlüğü savunan liberalizme alternatif olan ideolojilerin büyük çoğunluğunun ortak noktası ise mülkiyet düşmanlığıdır. İnsanların, mülkiyet hakkına sahip olmadığı, mülkiyetin hırsızlık olduğu görüşünden yola çıkan sosyalizm, komünizm, faşizm gibi ideolojiler zenginliğe ve zenginlere karşı ölümcül bir nefret beslerler. Bu ideolojilere göre, dünya üzerindeki bütün kötülüklerin sebebi zenginlik ve zenginlerdir. 

Oysa gerçek, hiç öyle değil. Bir toplumun, bir medeniyetin ve hatta Dünya'nın gelişmesi, refaha ermesinin yolu zenginleşmeden geçmektedir. Müreffeh bir toplum, insanların hepsinin zengin olduğu ya da hiçbirinin zengin olmadığı bir toplum değildir. Müreffeh bir toplum, zenginlerin fakirleşebildiği, fakirlerin ise zenginleşebildiği, buna uygun bir rekabet ortamının var olduğu bir toplumdur. 

Teknolojinin gelişmesi, uygarlıkların ilerlemesi, insanlığın çağlar atlamasının arkasında hep özgürlük ortamı bulunduğu görülmektedir.  Rekabete dayanan, serbest piyasa ekonomisinin uygulandığı toplumlarda bilim, teknoloji ve uygarlık hızla gelişmiştir ve gelişmeye devam etmektedir. İlk önce yazının nasıl bulunduğunu, daha sonra ise hayatımızı oldukça kolaylaştıran teknolojilerin nasıl elimize ulaştığını düşünün. Eğer bu ikisi arasındaki bağlantıyı yapabilirseniz, demek istediklerimi daha iyi anlayabilirsiniz. 

Liberalizm (ve elbette serbest piyasa kapitalizmi); zenginliği savunan tek ideoloji olmasına rağmen çoğu zaman zenginler tarafından -dalga geçer gibi- eleştirilmiştir. Zenginliği savunan liberalizm, çoğu zaman zenginler tarafından -en azından yüksek sesle- savunulmamıştır. 
Örneğin; Dünya'nın en zengin insanı, Microsoft'un kurucusu Bill Gates'i hatırlayın. Ürettiği teknoloji ile hepimizin evine misafir olmayı başaran ve hayatımızı inanılmaz derecede kolaylaştıran bu dahi insanın şu anda Dünya'nın en zengin insanı olması kadar normal bir şey var mı? Güzel tarafı şu ki; Bill Gates inanılmaz servetinin her yıl büyük bir bölümünü yardım kampanyalarına ve ihtiyacı olan ülkelere, insanlara bağışlıyor. Soruyorum size; eğer mülkiyet hakkı olmasaydı, Bill Gates bu teknoloji devini kurup, büyütüp, binlerce insana iş verip, kazandığını da insanlara dağıtabilir miydi? 

Zenginlerin zengin olma sebebi, insanların fakirleşmesi değildir. 

Microsoft'un kurucusu ve sahibi olan Bill Gates, 2015 yılında bir açıklama yapmıştı ve çevre kirliliğinden dem vurarak "Çare sosyalizm" demişti. Ben de o tarihte yazdığım yazımda, Bill Gates'in ancak ve ancak sosyalistlerle dalga geçmiş olabileceğini söylemiştim.  (bknz: Bill Gates sosyalistlerle nasıl dalga geçti? http://mustafaaliaykol07.blogspot.com/2015/11/bill-gates-sosyalistlerle-nasl-dalga_4.html )

        Türkiye'den bir örnekle devam edecek olursak; Türkiye'nin en zengin ailelerinden birine mensup olan, ve hali hazırda o aileye ait birçok şirketin yöneticiliğini yapan, son olarak da geçtiğimiz haftalarda Fenerbahçe başkanlığına seçilen Ali Koç'u düşünelim.  Kendisi, ülkenin en başarılı iş adamlarından biri olmasına, kapitalizmin her türlü imkanlarından yararlanıp, binlerce insanın da yararlanmasını sağlamasına rağmen Ali Koç; çıkıp da "Gerçek sorun kapitalizmdir!" diyebiliyor. 

"Nereden baksan tutarsızlık, nereden baksan ahmakça!"

Kapitalizme "çakma" sırası; son zamanlarda adından sıkça söz ettiren Tesla, Space X ve daha birçok şirketin kurucusu,  Elon Musk'a geldi. Hakkında daha önce bir yazı yazdığım ve serbest piyasanın imkanlarından faydalanarak nasıl başarılı olduğunu anlattığım Musk, (bknz: Elon Musk için de, Dünya için de büyük bir adım! http://mustafaaliaykol07.blogspot.com/2018/02/elon-musk-icin-de-dunya-icin-de-buyuk.html ) geçtiğimiz günlerde sosyal medya platformu Twitter'dan ilginç bir mesaj yayımladı. 

        Elon Musk, bir takipçisinin kendisini hangi görüşte tanımladığını sorması üzerine "Bir sosyalistim" cevabını verdi. Daha sonra ise bombayı patlattı: "Karl Marx bir kapitalistti, bunun hakkında bir kitap bile yazdı." 
Musk'ın bu dehşet verici tespitinin ardından takipçileri Musk'ı alaya alarak kendisine çeşitli cevaplar verdiler: 

@Firesnakious: J.K. Rowling bir büyücü. Bunun hakkında kitap bile yazdı
@andreasmensior: Mary Shelley Frankestein'dı. Kendisi hakkında bir kitap bile yazdı. 
@jimdoherty09: Ernest Hemingway bir çandı. Bunun hakkında kitap bile yazdı.
@sevaUT: Dostoyevsy bir Budala'ydı. Bunun hakkında kitap bile yazdı.*
@BusterDofficiel: John Lennon bir deniz aygırıydı. Bunun hakkında bir şarkı bile yazdı.
@cntrl_sstmc99: Hitler bir Yahudi'ydi. Bunun hakkında kitap bile yazdı.

Ancak dalgaya vurulabilecek bu tespiti yaparken Musk ciddi miydi, yoksa ironi mi yapıyordu bilinmez. Fakat Musk'ın ya da Bill Gates'in ironi yapıyor olup olmamaları, yukarıdaki sermaye sahiplerinin sosyalizm güzellemeleri yaptığı tespitimi değiştirmiyor.

Peki, asıl can alıcı soruyu sorayım. Zenginler, sermaye sahipleri, patronlar; neden zenginliği savunan liberal kapitalizmi değil de zenginlik düşmanı olan sosyalizmi savunuyorlar?

Benim aklıma gelen ilk cevaplar bunlar:
  1. Sosyalizmin romantizmi yapılabiliyor, fakat kapitalizmin yapılamıyor.
  2. Sosyalizm üzerinden prim yapılabiliyor, fakat kapitalizm üzerinden yapılamıyor.
  3. Sosyalizmi savunmak kolay ve prestijli iken, kapitalizm lehine konuşmak zor ve zahmetli.
  4. Zenginler, başkalarının zengin olmasını istemezler. Bu yüzden de kendilerinin zengin olmasını sağlayan sistemi eleştirirler ki başkaları zengin olamasın.
Tarihsel gerçeklik bize göstermektedir ki; ekonomik ve siyasi açıdan özgür olan toplumlar, ülkeler, devletler gelişirken; ekonomik ve siyasi açıdan özgür olmayan toplumlar, ülkeler ve devletler sürekli olarak gerilemiştir. Zenginleri değil, zenginliği savunmak mühimdir. Çünkü bir toplumda zenginliğin artması, sadece zenginleşen kişiler için değil, herkes için faydalıdır.  



Yorumlar